15 Eylül 2018 Cumartesi

Sofra Sırları: Gücünü Mutfaktan Alan Bir Uyanış


Gücünü Mutfaktan Alan Bir Uyanış

Henüz yirmi yaşında kendi teyzesinin yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı Teyzem filminin senaryosu ile Milliyet Gazetesi’nin açtığı yarışmada ödüle layık görülen Ümit Ünal, o günden bu yana birçok filme senaristlik ve yönetmenlik yapmıştır. Yeşilçam döneminde senaryo yazarak katkıda bulunduğu sinema dünyası ile olan ilişkisini zamanla daha da geliştirerek; yazdığı senaryoları yönetmeye de başlamıştır. 2002 yılında kamera arkasına ilk kez geçen Ünal’ın 9 isimli filmi İstanbul Uluslararası Film Festivali’nden aldığı En İyi Film ve Ankara Uluslararası Film Festivali’nden aldığı En İyi Senaryo ödülü başta olmak üzere birçok ödülün sahibi olmuştur. 9, Ara, Anlat İstanbul, Gölgesizler, Ses, Nar gibi filmlerin hem senaristliğini hem de yönetmenliğini üstlenen (Anlat İstanbul ortak yönetmenli bir filmdir) Ünal, son olarak Sofra Sırları ile seyirci ile buluştu.

Yıllardır sinema ile içli dışlı olan Ünal’ın sinemasının elbette belirleyici birçok yanı var. Lakin Ümit Ünal’ın sinemasının en önemli alâmetifarikalarından biri güçlü kadın karakterleri olmuştur hep. Kadın karakterlerini yaratma konusunda Ünal’ın gösterdiği bu özenin en önemli nedenlerinden biri belki de yaşadığı deneyimleridir. Zira Ünal’ın çocukluğu anneannesi, annesi ve teyzesini gözlemleyerek geçmiştir. Zaten bu derinlemesine gözlemleri Teyzem’in senaryosunu yazmasını sağlar. Ünal’ın çocuk yaştaki gözlemlerinin ve kim bilir belki biraz da kafasında tahayyül ettiklerinin sayesinde kâğıda dökülen Teyzem, kalıplara girmesi için zorlanan, bastırılmaya çalışılan bir kadının, tüm bunları reddederek toplumsal normların dışına çıkmasına odaklanır. Teyzem filmindeki Üftade (Müjde Ar), bu bastırılma durumuna karşı deliliği kendine bir yol olarak seçer. Yaşayamadığı gençliğinin her geçen gün daha da baskı ile sindirilmesi karşısında Üftade’nin bir şekilde hayata devam edip yaşadıklarına dayanabilmesinin belki de tek çaresi akli dengesinin ayarlarıyla oynamaktır. Üftade böyle yaparak sadece kendine nefes alacak farklı bir dünya açmaz yapması yasak olan birçok şeyi yapabilme hakkını da doğurur. Üftade tıpkı çevresine örülen yasaklar gibi yaşadığı evin her bir tarafına yerleşmiş biblolar ve eşyalar tarafından esir alınmamak için her yolu dener. En çok da evin içinde verir mücadelesini. Kaleyi asla çabucak terk etmez. İşte Ünal’ın bu ilk senaryosu ile hayat bulan Teyzem ve başrol karakteri Üftade, birçok açıdan Sofra Sırları ve Neslihan karakteri arasında akrabalık taşımaktadır.*

Uyanış

Çok erken yaşta karşısına çıkan ilk erkeğe âşık olup evlenen ve onun peşinde şehir şehir koşturup duran Neslihan (Demet Evgar), uzun süredir yaşadıkları kasabadaki evini, hayatını benimsemiş bir karakter olarak çıkar karşımıza. Öyle ki Neslihan, fazlasıyla rutine binmiş o hayatı yaşamaktan hiç şikâyetçi değildir. Neslihan, aksine o rutinliğin içerisinde huzuru bulduğuna inanır sanki. Ne her gün yaptığı çeşit çeşit yemeğin kocası tarafından takdir edilip beğenilmemesini ne işittiği hakaretleri ve gördüğü şiddeti ne de yatakta bile yok sayılan varlığını sorun yapar Neslihan. Görünürde şikâyetçi değildir hayatından. Zaten tıpkı Üftade gibi çıkışsız hayatının içerisinde bir delik yaratıp nefes almayı başarmıştır: Televizyonda yemek programını sunan kadın ile kendini özdeşleştirmiştir. Her gün onu delilercesine alkışlayan insanların karşısına oldukça şık çıkan, sürekli konuşan, konuştukça da kendine olan güveni gelen bir başka Neslihan daha vardır ne de olsa. Ama ne zamanki bu rutininin bozulacağını anlar işte o zaman Neslihan, harekete geçer. Yıllardır içinde biriktirdiği koru akıtmanın, yanardağı uyandırmanın zamanı işte o zaman gelir. Neslihan aslında Üftade’nin ve Ünal’ın birçok kadın karakterinin de intikamını alır bu uyanış ile. Zira 9’daki Kirpi’nin, Ara’daki Gül’ün, Ses’teki Derya’nın annesinin ya da Onur’un eşinin, Nar’daki Asuman’ın ve kızının –burada hedefteki kadının konumunun erkekten pek de farkı yoktur- sorulacak hesabı hâlâ sorulabilmiş değildir.

Her ne kadar Neslihan yalnız, rutin ve sıkıcı bir hayata sahip olsa da kendi seçtiği hayatı yaşar. Zira Neslihan, halasının karşı çıkmasına rağmen Ethem (Fatih Al) ile kaçarak evlenmiş ve evliliğinin rutine binmesi gibi durumları kabullenmiş gibi görünür. Fakat kocası tarafından bu rutinin bozulmaya çalışılması Neslihan için kabul edilebilecek bir şey olamaz. Neslihan’ın kendisinden ayrılmak isteyen kocasının onu tekrar geldiği yere İstanbul’a göndermek istemesi karşısında tavrı önemlidir. Zira Neslihan için önemli olan kocası değil yaşadığı, alıştığı ev ve hayattır. Neslihan, alıştığı, yıllardır evli olduğu kocasına değil de evine, eşyalarına, zamanladığı işlerine bağlılık duyar aslında. Bu nedenle ilk başta rutininin bozulmaması için sonrasında ise özgürleşmesini engelleyecek her şeyi ortadan kaldırır. Üstelik bu yolunu temizleme harekâtını en iyi bildiği yerden silahlarını seçerek yapar: Hayatı boyunca zamanını en çok geçirdiği mutfak, Neslihan’a oldukça iyi malzeme verir. Burada ilginç olan kadının, özgürleşmeyi erkek tarafından itelenip, hapsedildiği mutfaktan gerçekleştirmesi olur. Kadın bir nevi erkeği hiç ummadığı bir yerden tuzağa düşürür. Neslihan, ucunu tutuşturduğu fitilin sonuna kadar yanmasında ise oldukça kararlı ve ilginç bir şekilde de başarılıdır. Neslihan’ın adeta defalarca sıçrayıp da tökezlemeyen çekirge misali halini Ünal, Hal Ashby’in filmi Being There’de  (Merhaba Dünya, 1979) Peter Seller’in hayat verdiği karakterin haline çok benzetir. Ünal, Neslihan’ı yaratırken bu karakterden esinlendiğini dile getirir.**

Özgürleşme

Neslihan’ın bu rutin hayatının bozulmasına karşı gösterdiği tepki, mutfakta geçirdiği zaman, yemeklerle haşır neşir olması, kocası ile yatakta cinsel ilişkiye girerken hiçbir şey hissetmemesi, adeta bir fahişeymişçesine sadece bunu bir görev olarak addetmesi gibi bir çok açıdan Sofra Sırları, akıllara Chantal Akerman’ın başyapıtı Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080 Bruxelles’i de getirebilir. Jeanne karakteri, oğlu ile fazlasıyla rutine binmiş hayatını yaşamaktadır. Ev işçiliği ve seks işçiliği yaparak zamanının büyük bir çoğunluğunu evde geçiren ve her şeyi sistematik bir düzene koyan Jeanne, ne zamanki bu çizginin dışında bir olay yaşar yani rutininin bozulmasına şahit olur, işte o zaman harekete geçer. Jeanne, profesyonellik çerçevesinde icra ettiği seks işçiliği sırasında orgazm olur. Tüm düzeni alt üst olan Jeanne, bu sebebi cezalandırmaktan bir an bile imtina etmez. Feminist sinemanın mihenk taşlarından biri olarak kabul gören bu film ile Sofra Sırları arasında bazı benzerlikler gözlerden kaçacak gibi değildir. Neslihan da Jeanne gibi ev işçiliği ve -sadece kocasına olsa da- seks işçiliği yapan, erkek egemen toplum tarafından eğilip bükülen bir kadın. Neslihan bu dünyayı kabullenmişken bu kez de ıskartaya çıkarılmaya çalışılınca, özgürlüğü erkeğin verdiği ölçüde almayı kabul etmeyerek; kendi elleriyle yaratma yolunu seçer. Üstelik bu yolda sadece kendini değil hem cinsi olan başkalarının da özgürleşmesine katkıda bulunur.

Her ne kadar Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080 Bruxelles filmi ile Sofra Sırları’nın benzerliği kadına bakış açısı, onu konumlandırdığı ya da özgürleştirdiği noktada benzerlik taşısa da hikâyenin anlatılış tarzıyla elbette hiçbir benzerlik kurulamaz arada. Oldukça minimalist çizgide konumlanan dram türündeki Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080 Bruxelles ile ana akım sinemaya oldukça yakın duran Sofra Sırları’nda Ünal, hikâyesini perdeye yansıtırken bir psikolojik gerilim, korku ya da tam olarak bir polisiye türünden beslenmez. Sofra Sırları, birçok türden nüve taşıyan bir film. Absürd komedi, dram, gerilim, polisiye, kara mizah, yolu mutfaktan geçen filmler gibi türlerin arasında dolaşan Sofra Sırları, en çok da farklı türleri harmanlamasıyla özgün olmayı başarır. Sofra Sırları, kahkaha attırırken yemeği boğazımıza tıkayan, cinayeti çözümlemeye çalışan komiserin zavallılığına acırken Neslihan’ın tokat gibi cevaplarıyla zevkten dört köşe olunabilinen bir film.
Kadının, toplumdaki yeri üzerinden yola çıkıp temsili de olsa özgürleşmesini, önüne çıkan tüm engelleri (erkekleri) alt etmesini, ülkemiz sinemasında eşine pek de rastlanamayan kara mizah türünden çokça beslenerek dile getiriyor Sofra Sırları. Bunun yanında özellikle başkarakter Neslihan’ın tepeden tırnağa donanmış olması da önemli. Zira Demet Evgar’ın oyunculuğu ile ete kemiğe bürünen ve perdede devleşen Neslihan karakteri bir yandan alabildiğine saf bir yandan alabildiğine zeki ve hınzır olabilen biri. Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi gözükürken bir anda tüm kontrolü eline almaktan çekinmeyen, yavaştan yavaştan çevresindeki herkesi parmağında oynatmayı başaran bir kadın. Sofra Sırları, Ünal’ın belki de bugüne kadar yarattığı en müstesna kadınlardan birini yaratarak yerli sinema için önemli bir kazanıma imza atıyor. Ne diyelim; sinemamızda nice Neslihanlar görmek dileğiyle demek gerek belki de.

*Ümit Ünal Hayal Perdesi dergisine verdiği röportajda da bu durumu şu cümleyle özetlemiştir: Sadece Nar'la değil, taa 1986'da çekilen Teyzem'le ya da 2001'de çektiğim 9'la, Sofra Sırları arasında bence tematik bağlar, akrabalıklar var. Benzer dertlerden yola çıkan hikâyeler bunlar.

** “Being There filminde Peter Sellers, dünyadan habersiz ama biraz şansının biraz da saflığının yardımıyla karşısına çıkan her beladan sıyrılan bir karakteri canlandırır. Neslihan için ilham kaynaklarımdan biri oydu” Ümit Ünal’ın Altyazı Dergisi’nin 180. Sayısına verdiği röportajdan.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder