Gücünü Mutfaktan Alan Bir Uyanış
Henüz yirmi yaşında kendi teyzesinin yaşadıklarından yola
çıkarak kaleme aldığı Teyzem filminin
senaryosu ile Milliyet Gazetesi’nin açtığı yarışmada ödüle layık görülen Ümit
Ünal, o günden bu yana birçok filme senaristlik ve yönetmenlik yapmıştır.
Yeşilçam döneminde senaryo yazarak katkıda bulunduğu sinema dünyası ile olan
ilişkisini zamanla daha da geliştirerek; yazdığı senaryoları yönetmeye de
başlamıştır. 2002 yılında kamera arkasına ilk kez geçen Ünal’ın 9 isimli filmi İstanbul Uluslararası
Film Festivali’nden aldığı En İyi Film ve Ankara Uluslararası Film
Festivali’nden aldığı En İyi Senaryo ödülü başta olmak üzere birçok ödülün
sahibi olmuştur. 9, Ara, Anlat İstanbul,
Gölgesizler, Ses, Nar gibi filmlerin hem senaristliğini hem de
yönetmenliğini üstlenen (Anlat İstanbul
ortak yönetmenli bir filmdir) Ünal, son olarak Sofra Sırları ile seyirci ile buluştu.
Yıllardır sinema ile içli dışlı olan Ünal’ın sinemasının
elbette belirleyici birçok yanı var. Lakin Ümit Ünal’ın sinemasının en önemli alâmetifarikalarından
biri güçlü kadın karakterleri olmuştur hep. Kadın karakterlerini yaratma
konusunda Ünal’ın gösterdiği bu özenin en önemli nedenlerinden biri belki de
yaşadığı deneyimleridir. Zira Ünal’ın çocukluğu anneannesi, annesi ve teyzesini
gözlemleyerek geçmiştir. Zaten bu derinlemesine gözlemleri Teyzem’in senaryosunu yazmasını sağlar. Ünal’ın çocuk yaştaki
gözlemlerinin ve kim bilir belki biraz da kafasında tahayyül ettiklerinin
sayesinde kâğıda dökülen Teyzem,
kalıplara girmesi için zorlanan, bastırılmaya çalışılan bir kadının, tüm
bunları reddederek toplumsal normların dışına çıkmasına odaklanır. Teyzem filmindeki Üftade (Müjde Ar), bu
bastırılma durumuna karşı deliliği kendine bir yol olarak seçer. Yaşayamadığı
gençliğinin her geçen gün daha da baskı ile sindirilmesi karşısında Üftade’nin
bir şekilde hayata devam edip yaşadıklarına dayanabilmesinin belki de tek
çaresi akli dengesinin ayarlarıyla oynamaktır. Üftade böyle yaparak sadece
kendine nefes alacak farklı bir dünya açmaz yapması yasak olan birçok şeyi
yapabilme hakkını da doğurur. Üftade tıpkı çevresine örülen yasaklar gibi
yaşadığı evin her bir tarafına yerleşmiş biblolar ve eşyalar tarafından esir
alınmamak için her yolu dener. En çok da evin içinde verir mücadelesini. Kaleyi
asla çabucak terk etmez. İşte Ünal’ın bu ilk senaryosu ile hayat bulan Teyzem ve başrol karakteri Üftade,
birçok açıdan Sofra Sırları ve Neslihan karakteri arasında akrabalık
taşımaktadır.*
Uyanış
Çok erken yaşta karşısına çıkan ilk erkeğe âşık olup evlenen
ve onun peşinde şehir şehir koşturup duran Neslihan (Demet Evgar), uzun süredir
yaşadıkları kasabadaki evini, hayatını benimsemiş bir karakter olarak çıkar
karşımıza. Öyle ki Neslihan, fazlasıyla rutine binmiş o hayatı yaşamaktan hiç
şikâyetçi değildir. Neslihan, aksine o rutinliğin içerisinde huzuru bulduğuna
inanır sanki. Ne her gün yaptığı çeşit çeşit yemeğin kocası tarafından takdir
edilip beğenilmemesini ne işittiği hakaretleri ve gördüğü şiddeti ne de yatakta
bile yok sayılan varlığını sorun yapar Neslihan. Görünürde şikâyetçi değildir
hayatından. Zaten tıpkı Üftade gibi çıkışsız hayatının içerisinde bir delik
yaratıp nefes almayı başarmıştır: Televizyonda yemek programını sunan kadın ile
kendini özdeşleştirmiştir. Her gün onu delilercesine alkışlayan insanların
karşısına oldukça şık çıkan, sürekli konuşan, konuştukça da kendine olan güveni
gelen bir başka Neslihan daha vardır ne de olsa. Ama ne zamanki bu rutininin
bozulacağını anlar işte o zaman Neslihan, harekete geçer. Yıllardır içinde
biriktirdiği koru akıtmanın, yanardağı uyandırmanın zamanı işte o zaman gelir.
Neslihan aslında Üftade’nin ve Ünal’ın birçok kadın karakterinin de intikamını
alır bu uyanış ile. Zira 9’daki
Kirpi’nin, Ara’daki Gül’ün, Ses’teki Derya’nın annesinin ya da
Onur’un eşinin, Nar’daki Asuman’ın ve
kızının –burada hedefteki kadının konumunun erkekten pek de farkı yoktur-
sorulacak hesabı hâlâ sorulabilmiş değildir.
Her ne kadar Neslihan yalnız, rutin ve sıkıcı bir hayata
sahip olsa da kendi seçtiği hayatı yaşar. Zira Neslihan, halasının karşı
çıkmasına rağmen Ethem (Fatih Al) ile kaçarak evlenmiş ve evliliğinin rutine
binmesi gibi durumları kabullenmiş gibi görünür. Fakat kocası tarafından bu
rutinin bozulmaya çalışılması Neslihan için kabul edilebilecek bir şey olamaz.
Neslihan’ın kendisinden ayrılmak isteyen kocasının onu tekrar geldiği yere
İstanbul’a göndermek istemesi karşısında tavrı önemlidir. Zira Neslihan için
önemli olan kocası değil yaşadığı, alıştığı ev ve hayattır. Neslihan, alıştığı,
yıllardır evli olduğu kocasına değil de evine, eşyalarına, zamanladığı işlerine
bağlılık duyar aslında. Bu nedenle ilk başta rutininin bozulmaması için
sonrasında ise özgürleşmesini engelleyecek her şeyi ortadan kaldırır. Üstelik
bu yolunu temizleme harekâtını en iyi bildiği yerden silahlarını seçerek yapar:
Hayatı boyunca zamanını en çok geçirdiği mutfak, Neslihan’a oldukça iyi malzeme
verir. Burada ilginç olan kadının, özgürleşmeyi erkek tarafından itelenip, hapsedildiği
mutfaktan gerçekleştirmesi olur. Kadın bir nevi erkeği hiç ummadığı bir yerden
tuzağa düşürür. Neslihan, ucunu tutuşturduğu fitilin sonuna kadar yanmasında
ise oldukça kararlı ve ilginç bir şekilde de başarılıdır. Neslihan’ın adeta
defalarca sıçrayıp da tökezlemeyen çekirge misali halini Ünal, Hal Ashby’in
filmi Being There’de (Merhaba Dünya,
1979) Peter Seller’in hayat verdiği karakterin haline çok benzetir. Ünal,
Neslihan’ı yaratırken bu karakterden esinlendiğini dile getirir.**
Özgürleşme
Neslihan’ın bu rutin hayatının bozulmasına karşı gösterdiği
tepki, mutfakta geçirdiği zaman, yemeklerle haşır neşir olması, kocası ile
yatakta cinsel ilişkiye girerken hiçbir şey hissetmemesi, adeta bir
fahişeymişçesine sadece bunu bir görev olarak addetmesi gibi bir çok açıdan
Sofra Sırları, akıllara Chantal Akerman’ın başyapıtı Jeanne Dielman, 23, quai
du commerce, 1080 Bruxelles’i de getirebilir. Jeanne karakteri, oğlu ile
fazlasıyla rutine binmiş hayatını yaşamaktadır. Ev işçiliği ve seks işçiliği
yaparak zamanının büyük bir çoğunluğunu evde geçiren ve her şeyi sistematik bir
düzene koyan Jeanne, ne zamanki bu çizginin dışında bir olay yaşar yani
rutininin bozulmasına şahit olur, işte o zaman harekete geçer. Jeanne,
profesyonellik çerçevesinde icra ettiği seks işçiliği sırasında orgazm olur.
Tüm düzeni alt üst olan Jeanne, bu sebebi cezalandırmaktan bir an bile imtina
etmez. Feminist sinemanın mihenk taşlarından biri olarak kabul gören bu film
ile Sofra Sırları arasında bazı benzerlikler gözlerden kaçacak gibi değildir. Neslihan
da Jeanne gibi ev işçiliği ve -sadece kocasına olsa da- seks işçiliği yapan,
erkek egemen toplum tarafından eğilip bükülen bir kadın. Neslihan bu dünyayı
kabullenmişken bu kez de ıskartaya çıkarılmaya çalışılınca, özgürlüğü erkeğin
verdiği ölçüde almayı kabul etmeyerek; kendi elleriyle yaratma yolunu seçer.
Üstelik bu yolda sadece kendini değil hem cinsi olan başkalarının da
özgürleşmesine katkıda bulunur.
Her ne kadar Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080
Bruxelles filmi ile Sofra Sırları’nın benzerliği kadına bakış açısı, onu
konumlandırdığı ya da özgürleştirdiği noktada benzerlik taşısa da hikâyenin
anlatılış tarzıyla elbette hiçbir benzerlik kurulamaz arada. Oldukça minimalist
çizgide konumlanan dram türündeki Jeanne Dielman, 23, quai du commerce, 1080
Bruxelles ile ana akım sinemaya oldukça yakın duran Sofra Sırları’nda Ünal,
hikâyesini perdeye yansıtırken bir psikolojik gerilim, korku ya da tam olarak bir
polisiye türünden beslenmez. Sofra Sırları, birçok türden nüve taşıyan bir
film. Absürd komedi, dram, gerilim, polisiye, kara mizah, yolu mutfaktan geçen
filmler gibi türlerin arasında dolaşan Sofra Sırları, en çok da farklı türleri
harmanlamasıyla özgün olmayı başarır. Sofra Sırları, kahkaha attırırken yemeği
boğazımıza tıkayan, cinayeti çözümlemeye çalışan komiserin zavallılığına
acırken Neslihan’ın tokat gibi cevaplarıyla zevkten dört köşe olunabilinen bir
film.
Kadının, toplumdaki yeri üzerinden yola çıkıp temsili de
olsa özgürleşmesini, önüne çıkan tüm engelleri (erkekleri) alt etmesini,
ülkemiz sinemasında eşine pek de rastlanamayan kara mizah türünden çokça
beslenerek dile getiriyor Sofra Sırları. Bunun yanında özellikle başkarakter
Neslihan’ın tepeden tırnağa donanmış olması da önemli. Zira Demet Evgar’ın
oyunculuğu ile ete kemiğe bürünen ve perdede devleşen Neslihan karakteri bir
yandan alabildiğine saf bir yandan alabildiğine zeki ve hınzır olabilen biri.
Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi gözükürken bir anda tüm kontrolü eline almaktan
çekinmeyen, yavaştan yavaştan çevresindeki herkesi parmağında oynatmayı başaran
bir kadın. Sofra Sırları, Ünal’ın belki de bugüne kadar yarattığı en müstesna
kadınlardan birini yaratarak yerli sinema için önemli bir kazanıma imza atıyor.
Ne diyelim; sinemamızda nice Neslihanlar görmek dileğiyle demek gerek belki de.
*Ümit Ünal Hayal Perdesi dergisine verdiği röportajda da bu
durumu şu cümleyle özetlemiştir: Sadece Nar'la değil, taa 1986'da çekilen
Teyzem'le ya da 2001'de çektiğim 9'la, Sofra Sırları arasında bence tematik
bağlar, akrabalıklar var. Benzer dertlerden yola çıkan hikâyeler bunlar.
** “Being There filminde Peter Sellers, dünyadan habersiz
ama biraz şansının biraz da saflığının yardımıyla karşısına çıkan her beladan
sıyrılan bir karakteri canlandırır. Neslihan için ilham kaynaklarımdan biri
oydu” Ümit Ünal’ın Altyazı Dergisi’nin 180. Sayısına verdiği röportajdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder