15 Eylül 2018 Cumartesi

O AN: I, Tonya


Buz Pistlerinden Boks Ringlerine Uzanan Bir Kariyer

Doksanlı yıllarda Amerika’nın en tanınan kişilerinden biri olan artistik buz patencisi Tonya Harding’in hayat hikâyesine odaklanan I, Tonya alışılmış biyografi filmlerinin birçok açıdan tersine işliyor. Öncelikle I, Tonya asla bir başarı öyküsü değil. Perdede izlediğimiz Tonya Harding’in kariyeri, istikrarlı bir grafik sunmuyor bize. Henüz üç yaşındayken tanımaya başladığımız Tonya, hayatının bir yerine kadar tam olarak yirmi yaşına kadar dişiyle, tırnağıyla kazıyarak kariyerinin zirve noktasını görse de çok kısa bir süre sonra dibi görüyor. Hatta bu öyle bir düşüş ki adeta Tonya, artistik buz pateninin zirve noktasından öyle yuvarlanıyor ki kendini birden bire boks ringlerinde buluyor. Üçlü axel hareketini ilk yapan Amerikalı kadın artistik buz patencisi olan Tonya’nın ringlerden yumruk salladığı zamanlara uzanışı büyük bir trajediyi ortaya çıkarıyor elbette. İşte Tonya Harding’in boks ringlerindeki halini izlediğimiz final sahnesi, filmin en vurucu anlarına ev sahipliği yapar.

Tonya, hayatta kendini önemli ve değerli hissettiği tek alandan buz pistlerinden men edilmiştir. Bu süreçte zaten çevresinde bildiği iki kişi olan annesi ve kocasından da tamamen uzaklaşmış, yapayalnız kalmıştır. Buz pateninde uzmanlaşmak için eğitimini de yarıda bırakan Tonya’nın hayatta kalmak için çok seçeneği yoktur: Ya annesi gibi ömrünü garson olacak geçirecek ya da pistlerde alıştığı alkışları, sevgi gösterisini bir nebze de olsa ona hatırlatacak boks ringlerinde yumruk sallayacaktır.


Amerika’nın Hem Çok Sevdiği Hem de Nefret Ettiği İnsan: Tonya Harding

Tonya tercihini bokstan yana kullanır. Hem tıpkı kendisinin dediği gibi şiddet onun çok yakından tanıdığı bir şeydir. Hayatı boyunca ya annesinden ya da kocasından hep şiddet görmüş biridir Tonya. Hatta annesi ve kocasından gördüğü fiziksel şiddetin yanında artistik buz pateni camiasının ona gösterdiği psikolojik şiddeti de unutmamak gerek. Buz pistine bir varoş kızı olduğu için yakıştırılmayan Tonya sonunda sınıfının layık görüldüğü yere, ringe sürgün edilir.

Tonya’yı ringde dövüşürken izlediğimiz anlarda ortam sesini işitmeyiz. Fondaki Doris Day’in seslendirdiği Dream A Little Dream of Me parçası ve Tonya’nın sesi vardır. Bir yandan izler bir yandan da Tonya’nın sesinden izlediklerimiz tokat gibi suratımıza çarpar. Zira Tonya, her şeyi oldukça gerçekçi bir şekilde anlatır. Bir süre sonra Tonya’nın kariyerinin zirve noktası olan artistik buz pateni gösterisi ile ringlerdeki müsabaka görüntüleri paralel kurgulanır. Tonya’nın üçlü axel atmasının ardından yediği yumruktan dolayı savruluşu, pistteki seçkin topluluk tarafından ayakta alkışlanmasının ardından kana susamış güruhun sevinç naraları perdede kendine yer bulur. Tonya’nın hayatı boyunca yaşadığı ikilemdir bu hep. Tonya, yaşadığı varoş semtlerde, alt sınıf insanların arasında hayatının yarı zamanını geçirirken diğer yarısında da Amerika’nın seçkin sınıfı ile bir arada olmak zorunda kalmıştı. Hem çok sevilmiş hem de nefret edilmişti. Böylece hiçbir tarafa tam olarak ait olamamış, hiçbir zaman benliğini gerçekleştirememiş, kendini bulamamış, mutlu olamamıştı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder