Kim Demiş Rock’n Roll Olmadıklarını
2003 yılında Yann Samuell’in yönettiği Jeux d'enfants
(Cesaretin Var mı Aşka) filminde başrolleri paylaşan Guillaume Canet ile Marion
Cotillard ikilisi 2007 yılında birlikte yaşamaya başlarlar. O günden bu yana
sinema dünyasının en kıskanılası çifti olan ikilinin aynı zamanda aşklarının
meyvesi olan bir çocukları da var. Cotillard’ın tekrar hamile olduğu
öğrendiğimiz, artık gerçekten beraberliklerini ve aşklarını dosta düşmana
ispatlayan ikili, beraberlikleri süresince kariyerlerine de hiç ara vermeden
devam ederler. Cotillard oyuncu olarak Canet ise daha çok yönetmen olarak
sinema ile olan ilişkisini perçinlemiş, aldıkları ödüllerle de başarılarını
taçlandırmışlardır.
Lakin kırk yaşını aşan, sansasyondan, aykırılıklardan uzak,
adeta her şeyi kusursuzca yaşayan çiftimiz, bir anda neden Rock’n Roll adlı
filmi yapmaya karar verirler? Onlara böylesine kişisel hiciv içeren bir filmi
yapma fikrini ne verir? Canet’e bir gün film setindeki asistanlardan birinin
artık yaşlandınız, hiç rock’n roll değilsiniz demesiyle olabilir mi? Evet,
Canet tıpkı filmde olduğu gibi bu yakıştırmaya oldukça takılır ve Cotillard ile
birlikte bir mockumentary olan Rock’n Roll filmini çekmeye karar verir. Üstelik
sadece film ile yetinmez; aslında sanıldığı gibi sıradan bir hayat değil de
oldukça eğlenceli bir yaşam sürdüklerini instagram’dan paylaştıkları fotolarla
dosta düşmana ilan edip, rock’n roll nasıl olunurmuş herkese gösterirler.
Cotillard ile Canet Hayatlarına İki Saatlik Bir Pencere Aralıyor
Yönetmen koltuğunda Guillaume Canet’in oturduğu filmde
sadece çiftimiz değil çocukları anne ve babaları da dâhil olmak üzere hepsigerçek
kişiler. Filmin büyük bir kısmına mekân olan ev de kendi oturdukları ev. Açıkçası
Cottillard ile Canet çifti kendi hayatlarına gerçek anlamda iki saatlik bir
pencere aralayarak şeffaflığın ne olduğunu gözler önüne seriyorlar. Sinema
dünyasında yaşanılan birçok ilişki gibi maskelenmiş bir hayat değil
izlediklerimiz. Evlerine gelen bir gazeteciye röportaj vererek süslü laflar
etmeye, önceden belirlenmiş bir mizanseni oynayarak kusursuz ilişki profili
çizmekle bir alakası yok bu filmin.
Canet, kendisinden yaşça epey küçük rol arkadaşından
etkilendiğini de saklamıyor, Cotillard ile bazen günlerce seks yaşamadıklarını
da. Canet’e artık orta yaş rol tekliflerinin geldiğini de Cottillard’ın
rollerine ne kadar obsesif bir kişilik yapısıyla çalıştığını da bizzat tecrübe
ediyoruz. Aslında Rock’n Roll filmiyle çiftimiz sadece kendi hayatlarına bir
pencere aralamak ile de kalmıyor, oyuncu ya da yönetmen şöhret dünyasında
yaşanan ilişkilerin ya da hayatların görünmeyen yüzüne de ışık tutmuş
oluyorlar. Zira ödül töreninde beklenen ödülü bir başka oyuncuya kaptıran
Canet’in bakışları ve eve gelince gösterdiği tavır aslında bu durumun hiç de
iddia edildiği gibi kolay göğüslenebilen bir yenilgi olmadığını ispatlıyor.
Canet ile Cotillard Bir İlke İmza Atıyorlar
Elbette bizlere evini, ailesini, özelini açan çiftimizden
iki saati aşkın sıkıcı bir hayat portresi beklemek olmaz değil mi? Canet ile
Cottillard, kendilerini oldukça karikatürize bir şekilde çizerek, tabiri caizse
biz seyircileri kahkaha krizine sokuyorlar. Zira özellikle Canet öylesine bir
duruma kendini sokuyor ki yer yer abatmanın dibine mi vurdu ne diye düşünmekten
kendinizi alamıyorsunuz. Burada Canet’e yapılan makyajın da çok başarılı
olduğunu belirtmek isterim. Ne yalan söyleyeyim Rock’n Roll filmini izlemeden
önce ne sevimli çiftler değil mi diye her fırsatta andığım ikilinin bu kadar
espri anlayışı gelişmiş, hayat ile dalga geçebilen, kişilikleri ve hayatlarıyla
fazlasıyla barışık olduklarını asla tahmin etmezdim. Cotillard’ın rollerine
çalışırken sık sık komik duruma düşmesi mi yoksa Canet’in hala genç bir
delikanlı olduğunu ispat etme adına yaptığı akıl almaz çılgınlıklar mı daha
absürd ayırt etmek zor. Merak ediyorum gerçekten; sinema tarihinde kendileri
hakkında böylesine samimi bir işe daha önce girilmiş midir? Sanırım Canet ile
Cottillard bir ilke imza atıyorlar.
Filmin samimiyeti, eğlenceli yapısı vs gibi önemli
noktalarının yanında bir diğer şeyse tüm sinema dünyasının ikilinin gözünden
nasıl göründüğüne de şahit olmamız. Sanat filmi yapacağım diye kastıran
yönetmenler, karşı cinsinden olan oyuncuları tipiyle değerlendiren sığ
oyuncular, tek derdi para ve reklam olan yapım şirketleri, uyuşturucu ve
alkolün dibine vuran klişe hayatlar ve daha niceleri… Tüm bunları yerin dibine
sokan çiftimiz, kendileriyle de dalga geçtikten, orta yaş krizlerini atlattıktan
sonra her ne olursa olsun birbirlerine tarifi mümkünsüz bir sevgi ile bağlı
olduklarının altını çizmeyi de son kertede ihmal etmiyorlar. Koltuklarınıza
yaslanıp iyi bir film izlemek, bolca kahkaha atmak ve çılgın bir ilkinin
hayatına konuk olmak istiyorsanız, aman deyim Rock’n Roll’u kaçırmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder