15 Eylül 2018 Cumartesi

O AN: Una mujer fantástica


Trans Bir Bireyin Zorlu Yürüyüşü

Şili doğumlu Sebastián Lelio’nun beşinci uzun metrajı olan Una mujer fantástica (Muhteşem Kadın) trans bir bireyin oldukça zorlu geçen hayatının sadece kısa bir kesimine bizi ortak ediyor. Aslında Marina’yı (Daniela Vega) oldukça mutlu olduğu bir zamanda tanıyoruz. Kendisinden yaşça büyük olan ama onu seven ve fazlasıyla önemseyen sevgilisi Orlando (Francisco Reyes) ile doğum gününü kutlarlar, içerler, eğlenirler, tatil planı yaparlar ve tutkulu bir sevişme ile günü sonlandırmak üzere uyurlar. Fakat gece Orlando beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeder. Bu andan sonra ise Marina, oldukça zorlu bir sürecin içine düşer. Marina, trans olduğundan dolayı sadece Orlando’nun eski eşi ve oğlunun hakaretlerine, psikolojik ve fiziki şiddetine maruz kalmaz. Doktorundan, polis memuruna, Ahlak bürosu amirinden tut da sistemin neredeyse tüm bileşenlerinin de tacizine, hakaretine göğüs germek zorunda kalır.

Sevdiği adamı kaybetmenin yasını bile yaşayamayan Marina, hakarete uğradıkça çelikleşir, şiddet gördükçe bilenir, daha da büyür, güçlenir. Ve bu süreç içerisinde ne olursa olsun yol arkadaşına veda etmeyi de tüm engellere rağmen başarır. Tabii Marina’nın birkaç arkadaşı, kardeşi ve şan hocası dışında herkesin ona köstek olduğu yolda yürüyebilmek çok zordur. İşte bu zorlu yürüyüşün çok basit olsa da çok anlamlı bir metaforunu yaratır Lelio bir sahnede. Kısacık, oldukça basit bir metafordur ama filmin içinde çok anlamlı bir ana dönüşür.

Ey Tanırım! Cesaretim Var. Hem de Fazlasıyla…

Marina, tükenmiş bir halde biraz olsun destek bulmak için hocasının yanına gitmiştir. Ondan beklediği desteği fazlasıyla gören –ki asla acıma duygusu olmadan- Marina, biraz olsun daha iyidir. Hocası ondan bir şarkı söylemesini ister daha sonra. Marina, o muhteşem sesiyle şarkıyı söylemeye başladığında görüntü tam da bahsettiğim ana geçer. Marina, bir sokakta yürüyordur. Yavaştan başlayan rüzgâr önce ona çok engel teşkil etmese de rahatını bozar. Fakat zamanla rüzgâr şiddetini öyle bir arttırır ki yürümek oldukça zorlaşır. Marina ise rüzgâr ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin asla durmaz, yürümeye devam eder.

Çünkü bilir ki durursa yenilecek, sindirilecek. Bilir ki durursa homofobik olan bakış açısı kazanacak, meydan onlara kalacak. Bilir ki durursa dönen devran aynen dönmeye, o ve onun gibi birçok LGBTİ+ birey yine sınır dışına itilmiş, ötelenmiş olacak. Cecilia Bartoli’nin ve Leyla Gencer’in muhteşem yorumuyla akıllara kazınan Yıldırım Beyazıt ile Timurlenk arasındaki savaşı konu edinen Vivaldi’nin (bestenin orjinali İtalyan besteci Francesco Gasparini’ye aittir) "Bajazet" adlı operasında kullanılan ayra olan Sposa son Disprezzata ise bu anlara öylesine güzel uyum sağlıyor ki…

“Ey tanrım! 
Cesaretim yok.
Cesaretim ve metanetim..."

Fakat Marina, bu cesareti belki de bu aryayı seslendirdikten sonra tam olarak kazanır. Rüzgâra göğüs germiş ve yıkılmamıştır. Filmin devamında da yıkılmadan yürümeye devam edecek, Orlando’nun ona hediye ettiği köpeği tekrar alacak ve Orlando ile ceseti yakılmadan vedalaşabilecektir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder