Oyunbaz Bir Karakter
Michelangelo Antonioni 1966 yılında bir cinayetin aydınlatılmasını
anlatan Blow-Up filmini çeker. Gerçek ile yanılsama arasındaki ilişkiyi
sorgulayan film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görülür.
Thomas’ın (David Hemmings) bir sanat fotoğrafçısı
olduğu bu filmde onu sadece aydınlatmaya çalıştığı cinayet vakasını kovalarken
değil, mesleğini icra ederken de izleriz. Mesleğinde oldukça usta olan Thomas
oyun oynamayı çok seven bir karakterdir. Öyle ki cinayeti çözmeyi bile oyun
olarak düşünür. Günlük, rutin işlerden hiç haz etmeyen bu deli dolu adam oyun
oynama isteğini mesleğine kadar taşır.
İşte Thomas’ın oyun oynadığı bir sahne var ki bahsedilmeden
geçilecek gibi değil. Güzeller güzeli
bir model ile fotoğraf çekimi yaptığı sahnede bakın Thomas bu kez nasıl bir
oyun oynar. Thomas stüdyosunda fotoğraf çekimi yapacaktır. Fotoğraf makinesini bir nevi penis olarak
–zaten bir sonraki sahnede fotoğraf makinesini tam da penisinin hizasına
ayarlamıştır tripod aracılığıyla- kullanır. Fotoğraf çekimini de seks olarak
tahayyül eder. Thomas, bir seks objesi olarak bilinen pelüşlerle ortamı da
oldukça uygun hale getirecek kadar titizdir ayrıca.
Zevkin Doruklarına Tırmanmak
Çekime başladığında oldukça
sakinken ilerleyen dakikalarda adrenalini gittikçe yükselir. Bir süre tripod
ile yaptığı çekimden sonra- ki bunu bakışma, kur yapma olarak düşünebiliriz- kadına
yaklaşır. Böylece ön sevişmeye başlanır. Sevişme sırasında tüm dizginler
Thomas’ın elindedir; kadının ne yapacağını, nasıl bir konum alacağını hepsini o
söyler. Kadına yere yatmasını söyledikten sonra ise zevk doruğa ulaşmıştır.
Thomas art arda, her defasında daha büyük istekle deklanşöre basar. Ve nihaiyi son gerçekleşir; Thomas zevkin
doruklarına tırmanarak orgazm olur. Kadının bu sevişmeden zevk alması ya da
tatmin olması onun için hiç önemli değildir. Kadını yerde öylece bırakarak yaşadığı
zevkin tadına varmak için inzivaya çekilir.
Bu sahnenin tüm film içinde ufacık bir bölüm olduğunu
düşünerek filmin ne kadar büyüleyici olduğu sanırım hayal edilebilir. Modern
sinemanın öncülerinden Mıchalengo Antonioni, bu filmde tüm sanatsal birikimini
konuşturur. Çekildiği dönemde bazı sahneleri sansüre uğramış bu film aynı zamanda
68 kuşağının müjdecisi olarak da görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder