“İnsanların da, hayvanların da başlarına gelen şey aynıdır.
Topraktan gelip toprağa giderler.”
Reha Erdem'in Zirvesi
Her yönetmenin ulaşması gereken zirve noktası var ise Reha
Erdem bu noktaya Kosmos filmi ile ulaşmış, biz seyircileri ihya etmiştir. Yerli
sinemamızda eşine az rastlanır, sayılı yapıtlardan biri olan Kosmos, derin
felsefesi, yarattığı nevi şahsına münhasır karakterleri, sinematografisi, ses
kullanımı ve en önemlisi de başarıyla kotarılan entelektüel kurgusu ile adeta
bir sinema dersi verir izleyenlerine. Peki, sadece sinema dersi mi verir? Alt
metnine imtina ile yerleştirilen din, kültür ve bunlara bağlı olarak Türk
toplumunun yapıtaşı Şamanizm, insanlığın modernizim adı altında aslında
kendisinden hiçbir farkı olmayan hayvana yaptığı soykırım ve daha neler neler…
- Yüreğim şimdi bak, parmaklarımdan damlayacak. Şimdi bak,
içimin oynaması benden rüzgâr çıkaracak. Sen, sen, senin adın var mı?
– Adım, Neptün olsun.
– Senin adın Neptün
olsun, benim de Kosmos. Sol elin başımın altında olsun, sağ da beni kucaklasın.
Kuşkusuz film, üzerine derin analizler, uzun makaleler,
felsefi tartışmalar yapılacak bir vaha. Lakin bu konuları başka bir yazıya
bırakarak filmden asla aklımdan çıkmayan, her izlediğimde daha da anlamlanan,
ete kemiğe bürünen bir sahneyi sizlerle paylaşmak isterim. Başkarakter Kosmos
(Sermet Yeşil) ile Neptün’ün (Türkü Turan) aşklarını tüm gerçekliğiyle, tüm
saflığıyla yaşadıkları sahne hem şaşırtıcı hem büyüleyici bir o kadar da
düşündürücü anlara ev sahipliği yapar.
İlk gördükleri andan
itibaren birbirlerine tutulan bu iki toplumdan ayrışan karakter birbirleriyle
münasebetlerinde sözlerin anlamının olmadığının ayırdına ilk andan varırlar.
Karakterlerimiz toplumdan ayrışan ortak yönlerinden dolayı sürekli şehirde
birbirlerini bulur münasebetlerini geliştirirler. İlk tanıştıklarında hiç
konuşmayan çiftimiz, sonra kendilerine yeni adlar takarak tanışır, üçüncü de
bir kuş gibi adeta sevişir, aşkı tanır, mutluluğu tadarlar. Bu sevişmede asla
tensel dokunuş, herhangi bir münasebet yoktur elbette. Son görüşmelerinde ise
artık iyice özlerine dönüp zincirlerinden kurtulup, özgürce aşklarını yaşarlar.
Fakat aşklarını yaşarken kendilerini ait hissettikleri ruhta yaşarlar bu aşkı.
Yani kuş gibi…
Kanatlanan Bir Aşk
Yazının başında da bahsettiğim gibi Kosmos, Şamanizme ait
güçlü mesajlar taşıyan bir film. Şamanizimde kuşların ne kadar önemli olduğu hatta
Şaman Anaların tasvir edilen bedeninin kuş şeklinde olduğu gibi birçok detay
bilinmektedir. Karakterimiz Kosmos’un da özellikleri (berduş, şifacı, anlatıcı
gibi…) onu bir Şaman olarak görmemizi kuvvetlendiren sebepler. Onun bu
yönlerini görüp, ruhuna dokunabilen Neptün’ü de onun müritlerinden biri olarak
görmekte sakınca yok kuşkusuz.
İşte modern dünyanın dejenerasyonuna uğramamış iki aşığın
kırmızı ojelerle el ve ayaklarına kuş pençeleri yaparak etrafta uçuşmaları,
uçuşurken de aşklarını muhteşem bir ahenkle öterek dillendirmeleri tek
kelimeyle büyüleyicidir. Öyle ki bu baş döndüren dakikalarda yaşanılan
münasebetin değme sevişme sahnelerinden de daha tahrik edici olduğunu da inkâr
edemeyiz. Müzik kullanımı, birbiri ardına gelen plan sekansları, sıra dışı
(parçalara odaklanan) kadrajları ve yine tersine kamera açılarıyla zaten
fazlasıyla etkileyici olan sahne akılları baştan alarak yerli sinemanın
unutulmazları arasında yerini alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder