10 Ağustos 2018 Cuma

2016’nın En İyi 10 Yerli Filmi


1)Babamın Kanatları

Yönetmen: Kıvanç Sezer

Kıvanç Sezer’in ilk gözbebeği olan yapım, incelikle yazılmış bir senaryo, rolünün hakkını fazlasıyla veren performanslara imza atan oyunculuklar ve adeta usta bir göz tarafından çekilmiş gibi duran yönetmenliğiyle listenin baş tacı olmayı sonuna kadar hak ediyor. Keza film, katıldığı her festivalden ödüllerle dönerek de başarısını taçlandırmaya devam ediyor. Bir rezidans inşaatını kendine mekan seçen Babamın Kanatları, işçi hakları, yoksulluk, işlemeyen sosyal güvenceler ve daha birçok şeyi kendine mevzu olarak seçiyor. Üstelik hepsini de kararında, hakkıyla filmine incelikle işlemeyi biliyor. Kanser olduğunu öğrenen inşaat ustası İbrahim (Menderes Samancılar) ekseninde dönen film, inşaatta çalışmak zorunda kalan üniversite öğrencisini de, işçilikten kalfalığa yırtmaya çalışan saf, hayalperest genci de hikâyeye eklemeyi ihmal etmiyor.



2)Kalandar Soğuğu

Yönetmen: Mustafa Kara

Film, yönetmenin de aynı zamanda memleketi olan Trabzon’un dağlarında geçiyor. Sayısız ödülüyle başarısını kanıtlamış olan film, hala da ödüllerine her geçen gün yenilerini eklemeye devam ediyor. Hayalperest bir karakter olan Mehmet’in ve tüm ailenin zorlu doğa koşulları, hayvanlar ve insanlar ile olan münasebetleri, mücadeleleri yönünde gelişen bir film Kalandar Soğuğu. Kusursuz yazılmış senaryosu, ustalıkla kurulmuş çatışması, ilmik ilmik işlenmiş diyalogları ile mükemmeli yakalayan Kalandar Soğuğu, yılın en iyi yerli filmlerinden. Umutlu biten finaliyle de gönülleri fethetmesini bilen bu film,  doğa, insan ve hayvan üçlüsünü buluşturacak diğer filmlere de esin kaynağı olacak türden.




3)Kor

Yönetmen: Zeki Demirkubuz

Zeki Demirkubuz’un son filmi Kor, tüm Demirkubuz filmografisinin bir özeti gibi adeta.  Özellikle Yazgı ve İtiraf’dan izler taşıyan Kor, aslen Yılmaz Güney’in Baba filminden esinlenerek yazılan bir film. Lakin bilindik bir hikâye anlatması Kor’u asla basitleştirmiyor. Zira Demirkubuz, bu bilindik konuyu çok güçlü yazılmış diyaloglarla besliyor. Demirkubuz’un belki de en güçlü diyalog yazdığı film olan Kor, bu diyalogların hakkını fazlasıyla veren başarılı oyunculuklarla da taçlanıyor. Demirkubuz’un çok iyi tanıdığı alt orta sınıf bir ailenin hayatına ve dolaylı olarak da patronları Ziya’ya odaklanan film, karakterler arasındaki sessiz çatışmayı çok başarılı kuruyor. Demirkubuz’un filmin her anına attığı imzası diyebileceğimiz alışkanlıkları, yönetmenin tarzını sevenlerin özellikle gönlünü kazanıyor.




4)Tereddüt

Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu

Ustaoğlu’nun bu son eseri belki de onun en başarılı işlerinden biri. Farklı dünyalardan ve farklı yaşlardan iki kadın (Şehnaz ve Elmas) üzerinden ülkemizde yaşayan kadınların derdini kusursuz bir şekilde perdeye yansıtıyor Tereddüt. Taşradan gelen henüz çocukluk ile kadınlık arasında yerini kestiremeyen Elmas (Ecem Uzun) ile orta yaşlardaki üst orta sınıf bir hayat yaşayan Şehnaz (Funda Eryiğit) arasında mevkiler, sınıflar ne kadar farklı olsa da sonucun değişmediğini oldukça net bir şekilde dillendiren film, tam da bu sebepten kocaman alkışı hak etmekte. Özellikle günümüzde kadının yeri, temsili konusunda yaşanan tartışmalara nokta koyan Tereddüt, karakter yaratımı, oyunculukları, görüntü yönetimi ile özellikle kıskanılası bir yapım. Ecem Uzun ile Funda Eryiğit’i oyunculukları, cesaretleri konusunda izlemeye doyulmayan filmin yerli sinemada cinsellik konusunda da bir devrim yarattığı aşikar.




5)Rüzgârda Salınan Nilüfer

Yönetmen: Seren Yüce

Çoğunluk filmi ile çok büyük bir ilgi uyandıran Seren Yüce, altı yıllık bir aradan sonra Rüzgârda Salınan Nilüfer filmiyle belki çıtasını yukarı çekemiyor ama yine başarılı bir işe imza atıyor. Oldukça güçlü bir üst orta sınıf eleştirisi yapan film, tüm film boyunca odağına aldığı ailenin, daha özelinde ise Handan’ın (Songül Öden) zavallı durumunu oldukça etkili bir şekilde gözler önüne seriyor. Bir süre sonra bu durumu bir tık daha ileri götürerek, tüm kirli çamaşırlarını acımasızca ortaya döküp, karakterleri üzerinden bu sınıfı tam anlamıyla hırpalıyor, sarsıyor, tırmalıyor. Yılın hatta ve hatta yerli sinema tarihinin en etkili üst orta sınıf eleştirilerinden biri olan film, ne yazık ki ödüller konusunda hak ettiğini bulamadı.



6)Baskın Karabasan

Yönetmen: Can Evrenol

Ülke sinemasında ilk kez bir B film çekilmesiyle bir ilke imza atıyor Can Evrenol Baskın: Karabasan filmiyle. Bu yerli sinemada görmeye alışık olmadığımız yapım ciddi bir başarı yakaladı. Yurtdışında da fark edilen film hak ettiği ödülleri de kucakladı. Baskın: Karabasan korkmayı sevenlere yılın en büyük ödülü oldu.




7)Rauf

Yönetmen: Soner Caner, Barış Kaya

Çocuk karakter Rauf üzerinden derdini anlatmaya çalışan bu film, barışın rengi olarak seçtiği pembe rengi üzerinden muhteşem bir naiflik yakalıyor. Pembeyi arayan Rauf’u tüm film boyunca büyük bir huzur, hüzün ve umutla takip ediyoruz. Ülkemizde çoğu zaman didaktik olmak gibi bir tuzağa düşen Kürt Sineması için umut ışığı olacak, örnek teşkil edecek bir film aynı zamanda Rauf. Derdini asla kör göze parmak sokmadan anlatan, görüntü yönetimi ve müzik kullanımında özellikle takdire şayan olan Rauf, kuşkusuz izleyen herkesi mest edecek türden.




8)Mavi Bisiklet

Yönetmen: Ümit Köreken

Bu yılki Antalya Film Festivali’nde tabiri caizse ödülleri silip süpüren Mavi Bisiklet, yakın zamanda babasını (meçhul bir şekilde)kaybetmiş, annesi ve küçük kardeşi ile yoksulluk içerisinde yaşayan bir çocuktur. Fakat Ali, küçük yaşta büyümek zorunda kalanlardan. Ali, yaşadığı haksızlıklara karşı mücadele verilmesini biraz da annesinin sağlam duruşundan alır. Bu mücadeleci duruşunu okuldaki aşkı Elif’in uğradığı haksızlığa karşı yönelten Ali, mükemmel bir başarı sergiliyor.  Çocuk dünyasına oldukça samimi bir yerden bakan Mavi Bisiklet, çok büyük beklentiler içerisine girilmezse oldukça keyifli bir seyir sunuyor.




9)Albüm

Yönetmen: Mehmet Can Mertoğlu

Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenlerin Haftası adlı bölümde Yılın En Yenilikçi Yönetmeni Ödülü’nü alan Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk uzun metrajı olan Albüm, konu olarak, ülkemiz için oldukça dikkate değer bir meseleyi seçiyor. Çocuk sahibi olamayan ve evlat edinmek isteyen, fakat bunu gizli saklı, sahtekârca halleden bir aile var karşımızda. Mertoğlu, bu ailenin evlat edinme süreci üzerinden, orta sınıfı yerin dibine sokuyor. Bu absürtlükten beslenen, kara komedi türünde gezen, teknik olarak gayet temiz bir iş ortaya çıkaran film, bazı konularda ise sınıfta kalıyor. Özellikle ülkesini ve insanlarını tam olarak tanımaması, hatta bunlara olan nefretini filmine sirayet ettirmesi büyük talihsizlik oluyor. Yine de tüm eksikliklerine, talihsizliklerine rağmen sinema anlamında üzerine düşenleri fazlasıyla yaptığı konusunda hakkını yiyemeyiz. Ki aldığı ödüllerle de bunu kanıtlıyor.




10)Ana Yurdu

Yönetmen: Senem Tüzen

Birçok ödülün sahibi olan Ana Yurdu, üzerimize özellikle son yıllarda kara bir bulut gibi çöken mahalle baskısını, muhafazakârlaşmayı çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Fakat film bana kalırsa başta inandırıcılık olmak üzere birçok noktada sınıfı geçemiyor. Kocasından yeni boşanmış ve kendine yeni bir hayat kurmak isteyen, bunun için de öncelikle çok istediği romanı yazmaya çalışan Nesrin’in hayatı, annesi ile olan ilişkileri yer yer adeta nokta atışı yaparken yer yer de fazlasıyla karikatürize olabiliyor. En kötüsü ise filmin finalindeki ahlakçı yaklaşım oluyor. Fakat Ana Yurdu, tüm olumsuz yanlarına rağmen, değindiği mevzu, sinematografi, yönetmenlik, oyunculuk gibi konularda üzerine düşeni fazlasıyla yapan, eli yüzü düzgün filmler arasında yerine alıyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder