1)Babamın Kanatları
Yönetmen: Kıvanç Sezer
Kıvanç Sezer’in ilk
gözbebeği olan yapım, incelikle yazılmış bir senaryo, rolünün hakkını
fazlasıyla veren performanslara imza atan oyunculuklar ve adeta usta bir göz
tarafından çekilmiş gibi duran yönetmenliğiyle listenin baş tacı olmayı sonuna
kadar hak ediyor. Keza film, katıldığı her festivalden ödüllerle dönerek de
başarısını taçlandırmaya devam ediyor. Bir rezidans inşaatını kendine mekan
seçen Babamın Kanatları, işçi hakları, yoksulluk, işlemeyen sosyal güvenceler
ve daha birçok şeyi kendine mevzu olarak seçiyor. Üstelik hepsini de kararında,
hakkıyla filmine incelikle işlemeyi biliyor. Kanser olduğunu öğrenen inşaat
ustası İbrahim (Menderes Samancılar) ekseninde dönen film, inşaatta çalışmak
zorunda kalan üniversite öğrencisini de, işçilikten kalfalığa yırtmaya çalışan
saf, hayalperest genci de hikâyeye eklemeyi ihmal etmiyor.
2)Kalandar Soğuğu
Yönetmen: Mustafa Kara
Film, yönetmenin de aynı zamanda memleketi olan Trabzon’un
dağlarında geçiyor. Sayısız ödülüyle başarısını kanıtlamış olan film, hala da
ödüllerine her geçen gün yenilerini eklemeye devam ediyor. Hayalperest bir
karakter olan Mehmet’in ve tüm ailenin zorlu doğa koşulları, hayvanlar ve
insanlar ile olan münasebetleri, mücadeleleri yönünde gelişen bir film Kalandar
Soğuğu. Kusursuz yazılmış senaryosu, ustalıkla kurulmuş çatışması, ilmik ilmik
işlenmiş diyalogları ile mükemmeli yakalayan Kalandar Soğuğu, yılın en iyi
yerli filmlerinden. Umutlu biten finaliyle de gönülleri fethetmesini bilen bu
film, doğa, insan ve hayvan üçlüsünü
buluşturacak diğer filmlere de esin kaynağı olacak türden.
3)Kor
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Zeki Demirkubuz’un son filmi Kor, tüm Demirkubuz
filmografisinin bir özeti gibi adeta.
Özellikle Yazgı ve İtiraf’dan izler taşıyan Kor, aslen Yılmaz Güney’in
Baba filminden esinlenerek yazılan bir film. Lakin bilindik bir hikâye
anlatması Kor’u asla basitleştirmiyor. Zira Demirkubuz, bu bilindik konuyu çok
güçlü yazılmış diyaloglarla besliyor. Demirkubuz’un belki de en güçlü diyalog
yazdığı film olan Kor, bu diyalogların hakkını fazlasıyla veren başarılı
oyunculuklarla da taçlanıyor. Demirkubuz’un çok iyi tanıdığı alt orta sınıf bir
ailenin hayatına ve dolaylı olarak da patronları Ziya’ya odaklanan film, karakterler
arasındaki sessiz çatışmayı çok başarılı kuruyor. Demirkubuz’un filmin her
anına attığı imzası diyebileceğimiz alışkanlıkları, yönetmenin tarzını
sevenlerin özellikle gönlünü kazanıyor.
4)Tereddüt
Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu
Ustaoğlu’nun bu son eseri belki de onun en başarılı işlerinden biri. Farklı dünyalardan ve farklı yaşlardan iki kadın (Şehnaz ve Elmas) üzerinden ülkemizde yaşayan kadınların derdini kusursuz bir şekilde perdeye yansıtıyor Tereddüt. Taşradan gelen henüz çocukluk ile kadınlık arasında yerini kestiremeyen Elmas (Ecem Uzun) ile orta yaşlardaki üst orta sınıf bir hayat yaşayan Şehnaz (Funda Eryiğit) arasında mevkiler, sınıflar ne kadar farklı olsa da sonucun değişmediğini oldukça net bir şekilde dillendiren film, tam da bu sebepten kocaman alkışı hak etmekte. Özellikle günümüzde kadının yeri, temsili konusunda yaşanan tartışmalara nokta koyan Tereddüt, karakter yaratımı, oyunculukları, görüntü yönetimi ile özellikle kıskanılası bir yapım. Ecem Uzun ile Funda Eryiğit’i oyunculukları, cesaretleri konusunda izlemeye doyulmayan filmin yerli sinemada cinsellik konusunda da bir devrim yarattığı aşikar.
5)Rüzgârda Salınan Nilüfer
Yönetmen: Seren Yüce
Çoğunluk filmi ile çok büyük bir ilgi uyandıran Seren Yüce,
altı yıllık bir aradan sonra Rüzgârda Salınan Nilüfer filmiyle belki çıtasını
yukarı çekemiyor ama yine başarılı bir işe imza atıyor. Oldukça güçlü bir üst
orta sınıf eleştirisi yapan film, tüm film boyunca odağına aldığı ailenin, daha
özelinde ise Handan’ın (Songül Öden) zavallı durumunu oldukça etkili bir
şekilde gözler önüne seriyor. Bir süre sonra bu durumu bir tık daha ileri
götürerek, tüm kirli çamaşırlarını acımasızca ortaya döküp, karakterleri
üzerinden bu sınıfı tam anlamıyla hırpalıyor, sarsıyor, tırmalıyor. Yılın hatta
ve hatta yerli sinema tarihinin en etkili üst orta sınıf eleştirilerinden biri
olan film, ne yazık ki ödüller konusunda hak ettiğini bulamadı.
6)Baskın Karabasan
Yönetmen: Can Evrenol
Ülke sinemasında ilk kez bir B film çekilmesiyle bir ilke
imza atıyor Can Evrenol Baskın: Karabasan filmiyle. Bu yerli sinemada görmeye
alışık olmadığımız yapım ciddi bir başarı yakaladı. Yurtdışında da fark edilen
film hak ettiği ödülleri de kucakladı. Baskın: Karabasan korkmayı sevenlere
yılın en büyük ödülü oldu.
7)Rauf
Yönetmen: Soner Caner, Barış Kaya
Çocuk karakter Rauf üzerinden derdini anlatmaya çalışan bu
film, barışın rengi olarak seçtiği pembe rengi üzerinden muhteşem bir naiflik
yakalıyor. Pembeyi arayan Rauf’u tüm film boyunca büyük bir huzur, hüzün ve
umutla takip ediyoruz. Ülkemizde çoğu zaman didaktik olmak gibi bir tuzağa
düşen Kürt Sineması için umut ışığı olacak, örnek teşkil edecek bir film aynı
zamanda Rauf. Derdini asla kör göze parmak sokmadan anlatan, görüntü yönetimi
ve müzik kullanımında özellikle takdire şayan olan Rauf, kuşkusuz izleyen herkesi
mest edecek türden.
8)Mavi Bisiklet
Yönetmen: Ümit Köreken
Bu yılki Antalya Film
Festivali’nde tabiri caizse ödülleri silip süpüren Mavi Bisiklet, yakın zamanda
babasını (meçhul bir şekilde)kaybetmiş, annesi ve küçük kardeşi ile yoksulluk
içerisinde yaşayan bir çocuktur. Fakat Ali, küçük yaşta büyümek zorunda
kalanlardan. Ali, yaşadığı haksızlıklara karşı mücadele verilmesini biraz da annesinin
sağlam duruşundan alır. Bu mücadeleci duruşunu okuldaki aşkı Elif’in uğradığı
haksızlığa karşı yönelten Ali, mükemmel bir başarı sergiliyor. Çocuk dünyasına oldukça samimi bir yerden
bakan Mavi Bisiklet, çok büyük beklentiler içerisine girilmezse oldukça keyifli
bir seyir sunuyor.
9)Albüm
Yönetmen: Mehmet Can Mertoğlu
Cannes Film
Festivali’nde Eleştirmenlerin Haftası adlı bölümde Yılın En Yenilikçi Yönetmeni
Ödülü’nü alan Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk uzun metrajı olan Albüm, konu olarak,
ülkemiz için oldukça dikkate değer bir meseleyi seçiyor. Çocuk sahibi olamayan
ve evlat edinmek isteyen, fakat bunu gizli saklı, sahtekârca halleden bir aile
var karşımızda. Mertoğlu, bu ailenin evlat edinme süreci üzerinden, orta sınıfı
yerin dibine sokuyor. Bu absürtlükten beslenen, kara komedi türünde gezen, teknik
olarak gayet temiz bir iş ortaya çıkaran film, bazı konularda ise sınıfta
kalıyor. Özellikle ülkesini ve insanlarını tam olarak tanımaması, hatta bunlara
olan nefretini filmine sirayet ettirmesi büyük talihsizlik oluyor. Yine de tüm
eksikliklerine, talihsizliklerine rağmen sinema anlamında üzerine düşenleri
fazlasıyla yaptığı konusunda hakkını yiyemeyiz. Ki aldığı ödüllerle de bunu
kanıtlıyor.
10)Ana Yurdu
Yönetmen: Senem Tüzen
Birçok ödülün sahibi olan Ana Yurdu, üzerimize özellikle son
yıllarda kara bir bulut gibi çöken mahalle baskısını, muhafazakârlaşmayı çok
çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Fakat film bana kalırsa başta inandırıcılık
olmak üzere birçok noktada sınıfı geçemiyor. Kocasından yeni boşanmış ve
kendine yeni bir hayat kurmak isteyen, bunun için de öncelikle çok istediği
romanı yazmaya çalışan Nesrin’in hayatı, annesi ile olan ilişkileri yer yer
adeta nokta atışı yaparken yer yer de fazlasıyla karikatürize olabiliyor. En
kötüsü ise filmin finalindeki ahlakçı yaklaşım oluyor. Fakat Ana Yurdu, tüm
olumsuz yanlarına rağmen, değindiği mevzu, sinematografi, yönetmenlik,
oyunculuk gibi konularda üzerine düşeni fazlasıyla yapan, eli yüzü düzgün
filmler arasında yerine alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder