9 Ağustos 2018 Perşembe

Dost Uzaylılar


Arrival’ın gösterime girerek, derin tartışmaları başlatması üzerine, gezegenimizi ziyaret eden, istilacı olmayan uzaylıları bir hatırlayalım istedim. Bakalım beyaz perdede arzı endam eden dost uzaylıları bizlerle buluşturan filmler nelermiş.


1)Arrival (Geliş) - 2016

Yönetmen: Denis Villeneuve

Henüz geçen hafta beyaz perdede arzı endam eden bu alışılagelmedik bilim-kurgu, beklenildiği üzere efektler ve aksiyondan beslenmeyen yapım, tam aksine sakin yapısıyla dikkat çekiyor. Kahve çekirdeğini andıran, ihtişamdan uzak uzay gemilerinin içerisindeki dost uzaylıların, neden dünyaya geldiklerinin sebebini arıyormuş gibi yaparak insanlığın zamanla, kendileriyle, evrenle ve dille olan ilişkisini irdeliyor Arrival. Bu ezber bozan uzaylı filmi, kuşkusuz şimdiden sinema tarihindeki unutulmazlar arasına adını yazdırdı.




2) E.T: The Extra-Terrestrial (E.T.) – 1982

Yönetmen: Steven Spielberg

Bu kez misafirimiz, yanlışlıkla gezegenimizde kalan, istilacı ya da saldırgan olmayı bir yana bırak tam anlamıyla bir mağdurdur. E.T. adlı bu sevimli, zeki, duygusal, çabucak her şeyi öğrenen dostumuzun tek amacı evine dönebilmektir. Lakin bu gönlümüzün en derin köşesinde kendine yer bulan dostumuzun misafirliği sürecinde yaptığı güzellikleri ile bir de insanlığa Elliot özelinde yaptığı güzellikleri unutmamak gerek. İşaret parmağının, ışık yanan ucuyla, yaraları iyileştirmesi ve Ay’ın muhteşem görüntüsü önünden, bisikletle yaptırdığı yolculuğu hatırlamayan yoktur değil mi?




3) Close Encounters of The Third Kind (Üçüncü Türden Yakınlaşmalar) – 1972

Yönetmen: Steven Spielberg

Spielberg’in listeye girmeyi başaran bu ikinci filmi, sinema tarihinde uzaylı istilası filmleri hakkında geniş kitlelerin kafasındaki algıyı esas alt üst eden filmdir. Gezegenimizi her daim ziyaret ettikleri ve seçtikleri kişileri kendi yanlarında bir süreliğine konuk ettikleri anlaşılan uzaylıların bizim izlediğimiz ziyaretleri oldukça ihtişamlı oluyor. Filmin sonuna kadar gerek efektleri gerekse muhteşem görüntüleriyle gerilimi sürekli ayakta tutan Close Encounters of The Third Kind, olağanüstü finaliyle izleyici olarak bizleri adeta ters köşe yapıyor.




4) My Stepmother Is an Alien (Üvey Annem Bir Uzaylı) – 1988

Yönetmen: Richard Benjamin

E.T: The Extra-Terrestrial  gibi çocuk kahramanı da olan bu filmde, bir bilim adamını üzerinde çalışmakta olduğu proje hakkında uyarmak için gezegenimize gelen uzaylının ziyareti oldukça beklenmedik gelişmelere gebe oluyor. Zira bilim adamı Steven Mills ile iletişim kurmak için fazlasıyla çekici bir kadın kılığına giren ziyaretçimiz, hesapta olmayan gelişmelerin yaşanmasına sebebiyet veriyor. Bu çekici ziyaretçimizin, misafirliğinin güldürmek konusundaki iddiasını belirtmeye gerek yok sanırım.




5)Contact (Mesaj) – 1997

Yönetmen: Robert Zemeckis

Bir roman uyarlaması olan bu oldukça başarılı bilim kurgu, başrolünde bir kadını tercih etmesi, bilim-din tartışmalarını palazlandırması gibi nedenlerle takdir edilesi bir filmdir öncelikle. Bu kez uzaylılar, gezegenimize bir mesaj gönderiyorlar. Bir uzay gemisinin planını gönderen uzaylılar, kuşkusuz onların yanına ulaşmamızı istiyorlar. O zaman insanlık da bu isteği geri çevirmemeli değil mi? Senaryosu, yönetmenliği, dillendirmek istedikleri, görüntü ve efektleriyle bir başyapıt var karşımızda.




6) The Day the Earth Stood Still (Dünyanın Durduğu Gün) – 1951

Yönetmen: Robert Wise

Gezegenimize, yeryüzüne barış getirmek için gelen uzaylı Klaatu ve onun tam donanımlı robotu Gort, insanlık tarafından ne yazık ki tüm iyi niyetlerine rağmen misafirperver bir şekilde karşılanmıyorlar. Askerler tarafından gelir gelmez yaralanan Klaatu, elbette niyetini gerçekleştirme adına mücadele etmeye devam ediyor. Bir insan şeklinde olan Klaatu ve robotunun uğraşları gerçekten izlemeye değer. 2008 yılında çekilen versiyonundan kaçınmanızı ve mutlaka kült mertebesine erişmiş olan Wise imzalısını tercih etmenizi şiddetle tavsiye etmeyi bir borç biliyorum.




7) The Man Who Fell to Earth (Dünya’ya Düşen Adam) – 1976

Yönetmen: Nicolas Roeg
Yakın zamanda kaybettiğimiz ünlü müzisyen David Bowie’nin başrolde yer aldığı The Man Who Fell to Earth, dünya zevklerine ve insanlığın yaşantısına yapılmış başarılı bir eleştiri. Dünyaya karşı hiçbir kötü niyeti olmayan sadece kuraklık yaşayan gezegenine su göndermek amacıyla gelen ziyaretçimiz, insan kılığına giriyor. Gezegenine su göndermek için yapması gereken uzay gemisi için para kazanması gereken Thomas Jerome Newton, kazandığı yüklü miktarda para ile dünya zevklerine kendini kaptırınca amacını unutuyor. Ve sonunda yakayı ele veriyor. İnsanlığa hiçbir zararı dokunmadığı gibi türlü testlerden geçerek adeta işkence çeken bir uzaylının yaşadıkları gerçekten sorgulatıcı.




8)K-Pax – 2001

Yönetmen: Iain Softley

Gezegenimize adeta öylesine düşmüş olan K-Pax, bir gasp olayının ortasına düşerek, tutuklanıyor. Ve resmen bir uzaylı olduğunu söylediğinden dolayı, akıl hastanesine gönderiliyor. Hayata, farklı bir bakış açısıyla bakan, gayet olumlu ve mutlu bir uzaylı olan K-Pax, doktoruna ve diğer hastalara gezegenini, oradaki yaşayışı anlatıyor. Üstelik gezegenine giderken birini de yanında götüreceğini söylüyor. Fakat bir gün fıskiyeden fışkıran suların ona bir şeyler hatırlatması bu mutlu adamın trajedisini ortaya çıkarıyor. Yine insan kılığında, gayet iyi niyetli bir uzaylı ile karşılaştığımız K-Pax, derin sorulara gebe.




9)The Iron Giant (Demir Dev) – 1999

Yönetmen: Brad Bird

Listemizin tek animasyon filmi olan The Iront Giant’da, yıldızlardan dünyaya düşen koca bir demir yığını olan Hogarth Hughes’ın yolu bir çocukla kesişiyor. Çocuk ile Hogart’ın arkadaşlığı, oldukça zorlu koşullarda ilerliyor ne yazık ki. Zira Hogart’ın peşine düşen hükümet ajanları ve askerler, onu yok emek için ellerinden gelini yapıyorlar. Her yaştan izleyiciyi etkileyecek bu oldukça duygu yüklü film, gerçekten kimin tehlikeli olduğunun altını bir kez daha çiziyor.




10)Superman – 1978

Yönetmen: Richard Donner

Krypton gezegeni yok olmak üzeredir. Gezegeni terk edecek aracı olamayan sakinleri en azından küçük bir bebeği kapsülle uzaya gönderiyorlar. İşe bakın ki kapsül dünyaya düşüyor. Ve kapsüldeki çocuk büyüyerek dünyamızdaki kötü insanlara karşı mücadele eden bir süper kahramana dönüşüyor. Elbette bunda kahramanımızın üstün güçlerinin payı olduğunu inkâr edemeyiz. Tür içerisinde bir klasiğe dönüşen, devam filmleri de yapılan Superman, her ne kadar süper kahraman filmleri arasında anılsa da bu onun bir uzaylı olduğu gerçeğini değiştirmez değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder