İsveç’ten Gelen Muhteşem Bir Başyapıt
John Ajvide Lidquist’in aynı adlı romanından beyaz perdeye
uyarlanan Låt den Rätte Komma in, İsveç’ten gelen muhteşem bir başyapıt. Låt
den Rätte Komma in, hem bir vampir filmi olması hem Avrupa yapımı olması hem de
klasik vampir filmlerini alaşağı etmesiyle ilk etapta daha dikkati çekmeyi
başarmıştır. Tomas Alfredson’un yönettiği bu eşsiz yapım, romanın yakaladığı
başarıdan geri kalmayarak geniş kitlelere ulaşmış, ödüllere boğulmuş ve elbette
Hollywood tarafından da kıskanılmıştır. Zira birkaç yıl sonra hemencecik remake
hali ile bir kez daha perdede arzı endam etmiştir bu eşsiz hikâye. Tabii bu
beyhude çaba aslını yüceltmekten öteye gidememiştir.
Birbirlerinin acılarını görmüş, yaralı yerlerine dokunmuş,
iyileştirmişlerdir.
Sorunlu bir çocukluk geçiren ve bir nevi kaybeden olarak
çizilen Oskar, vampir olan Eli ile tanışır. İlk başlarda daha doğrusu Eli’ye âşık
olana kadar onun vampir olduğunu bilmeyen Oskar, gerçeği öğrendikten sonra ise asla
yolundan şaşmaz, bir an için bile tereddüt etmez. Zira Eli, onun gibi yalnız
biridir. Ve bu iki yalnız ve sorunlu karakter birbirlerinin acılarını görmüş,
yaralı yerlerine dokunmuş, iyileştirmişlerdir ne de olsa. Oskar annesi ve
çevresindeki yaşıtlarıyla kuramadığı ilişkinin kat be kat fazlasını Eli ile Eli
ise yalnız ve kaçarak geçirmesi gereken yaşamında sırrını tutacak, ona inanan
yegâne kişiyi (Håkan dışında) bulmuştur. Uzun lafın kısası bu aykırı
karakterlerimiz birbirlerine tutulmuşlardır. Artık birbirleri için
yapmayacakları şeyleri yoktur. Peki, bu aşkın tam da resmiyet kazandığı sahnede
neler olmuştur?
Eli, Oskar’ın sayesinde onun yardımıyla kendisini öldürmeye
gelen adamı kısa sürede alt eder. Böylece güzelce beslenmiş de olur. Zira Eli,
hayatta kalmak için insanları öldürmek zorunda olmaktan dolayı çok dertlidir.
Bu mecburi ziyafet bu nedenle onun için oldukça iyi olmuştur. Oldukça zahmetli
bir ziyafet olduğundan dolayı Eli’nin eli, yüzü ve tam da arzu nesnesi olacak
olan ağzı, dudakları kanlar içerisindedir. Bu kanlı hali onu fazlasıyla çekici
hale getirmiştir. Elbette biraz önce koca adamı alt edebilmiş olması da onu
ayrıca büyüleyici kılmaktadır. Eli, ilk olarak hayatta belki de boynuna
dişlerini geçirmeden sadece sarılabileceği tek insan olan Oskar’a kollarını
dolar. Oskar ise vampir olduğunu bildiği Eli’nin üstelik arkadan ona sarıldığı
an bırak kuşkulanıp, korkmayı aksine bir an öncesine göre daha güvende hisseder
kendini. Tüm bunlar da bu muhteşem, saf, çıkarsız aşkın resmiyet kazanacağı anlara
ev sahipliği yapar. Sinema tarihinin en masum ama en kanlı, en seksi olmayan
ama en etkileyici öpüşmesi hayat bulur. Siyah ile beyazın kırmızıyla buluştuğu
enfes bir an.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder