6 Ağustos 2018 Pazartesi

Ghostbusters: Bu Kadınlardan Ne Uçan Ne De Kaçan Kurtulur



Küçükken Ghostbusters arması alıp en sevdiği kıyafetine diktiren, evdeki elektrik süpürgesiyle hayalet avlayan ya da şarkısını diline pelesenk yapanlar var değil mi? Bunları yapıp da yine Gostbusters izlesek keşke diyenler için Paul Feig, avcıların kadınlardan oluştuğu yeni Ghostbusters’ı çekti. Bu hafta gösterime giren film, sanılmasın ki serinin bir devam filmi. Feig, yepyeni bir ekiple yepyeni bir başlangıca imza atıyor. Tam bir klasik olan komedi-macera türündeki 1984 yapımı Ghostbusters, tabiri caizse tam bir olay yaratmıştı. O güne kadar gösterime giren en pahalı komedi filmi olarak gişede de karşılığını fazlasıyla almıştı. Ivan Reitman’ın yönettiği, daha sonra devam filmleri de yapılan Ghostbusters, önceki ekibin tamamen desteğini alarak yeni bir başlangıca çıkıyor.
Ghostbusters’in önceki ekibinin yenisine tam destek vermesine bir değinelim isterim. Zira bugüne kadar remakei yapılıp da orijinal ekibin bu kadar destek vermesi pek de sık yaşanılan bir durum değil ne de olsa. 1984 yapımı Ghostbusters’in tüm avcılarını ve daha fazlasını remake olarak yeni filmde görüyoruz. Üstelik tüm karakterler öylesine güzel, öylesine esprili bir şekilde yerleştirilmiş ki filme. Özellikle bilim adamı olarak gördüğümüz Bill Murray, taksi şoförü Dan Aykroyd, avcılardan Holtzmann’ın akıl hocası Sigourney Weaver, yine avcılardan Patty’nin amcası Ernie Hudson ve daha nicesi filmin çeşitli yerlerinde görünmekte ve elbette filme renk katmaktalar.

Filmin yönetmenliğini yapan Paul Feig’in kadınların başrolde olduğu bir film için biçilmiş kaftan olduğu su götürmez bir gerçek elbette. Zira bugüne kadar sinemaya yaptığı filmlerin büyük bir külliyatı kadınların başrolde olduğu filmler. Bunlardan Spy, The Heat ve Bridesmaids gibi filmlerin hepsinde de kadınlardan oluşan bir ekibin olduğu dikkatlerden kaçmaz. Ki Spy ve The Heat’da bugüne kadar erkekler tarafından izlediğimiz aksiyon-komedi türünün yarattığı cinsiyet algısını yerle bir etmiştir. Kadınların da aksiyon filminde oynayıp, fazlasıyla hakkını verdiğini ispatlamıştır Feig. Bu nedenle kadın hayalet avcılarımızın hikâyesini perdeye yansıtacak akla gelen ilk isimlerden biri olan Feig, görevini hakkıyla yerine getiriyor.

New York şehrine musallat olan hayaletlerle başa çıkmak için bir araya gelen Abby Yates (Melissa McCarthy ), Erin Gilbert (Kristen Wiig), Jillian Holtzmann (Kate McKinnon), Patty Tolan (Leslie Jones) geliştirdikleri alet edevatlarla hayaletlere karşı zorlu bir mücadeleye başlıyorlar. Her birinin farklı bir uzmanlık alanı olan bu zeki, başarılı ve güçlü kadınlarımız güçlerini birleştirerek şeytana bile pabucunu ters giydirecek işler yapıyorlar. Üstelik birçok insanın deli saçması dediği paranomal olayları da savaşma yöntemlerini de bilimsel temellere dayandırmaktan da geri durmuyorlar. Zaten 1984 yapımı Ghotsbuster’dan daha belirgin olan yönlerinden en önemlisi de bu olsa gerek. İlkinde de bilimsel birçok terim ve açıklama yapılsa da bu kez tam anlamıyla her geliştirilen silah, hayaletlerin olması vs her şey tek tek bilimsel bir temele dayandırılıyor kahramanlarımız tarafından. Yine neredeyse aynı hikâyeyi anlatan filmin ilkinden ayrılan bir diğer yanı da aşk oluyor. Yeni filmimiz asla aşkı hikâyeye karıştırmamayı tercih etmiş. Böylelikle 1984 yapımındaki arzu nesnesi Dana Barret’in yerine bu kez sekreter Kevin çıkıyor karşımıza. Üstelik bugüne kadar aptal sarışın kadın algısını aptal seksi erkeğe çevirerek. Her anlamda feminist olan film, yalnızca kadınların her işi erkeklerden çok daha iyi bir şekilde yapacağına değinmekle kalmıyor, erkeklerin çoğu zaman ne kadar da yetersiz olduğunu gözler önüne seriyor.


Üç boyutlu çekilen yeni Ghostbusters’ın görüntü anlamında kesinlikle hakkını verdiğini belirtmek gerek. Hayaletlerin adeta vücudumuza girip bizi ele geçirdiğini hissetmeyen olmayacak sanırım. Aradan geçen otuz iki yıl görüntülerde elbette koskoca bir fark yaratmış. Özellikle efekt olan sahnelerin çok tatmin edici olduğu inkar edilemez. Feig’in gediklisi Melissa McCarthy başta olmak üzere tüm kadronun rolün hakkını verdiği de görünen bir gerçek.

Bu otuz iki yıldır gönüllerin baş tacı olan klasikleşmiş bir filmi orjinaline sadık kalarak bizlerle buluşturan ekip, sinemanın birbirinden değerli nice yapımına da selam göndermekten geri kalmıyor. Stanley Kubrick’in The Shining’i, Martin Scorsese’nin Taxi Driver’i, Steven Spielberg’in Jaws’ı selam çakılan filmlerin başında geliyor.

Nostaljiden vazgeçmeyenlerin belki pek ısınamayacağı ya da üvey evlat muamelesi yapacağı Ghotsbuster, ön yargıları bir tarafa bırakarak izlendiğinde fazlasıyla eğlenceli, tatmin edici bir seyir sunuyor. Her yaştan izleyicinin büyük bir memnuniyetle izleyeceği bu filmi hazır tatildeyken ailece gidip izleyin derim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder