1985 yılında Robert Zemeckis tarafından çekilen Back to The
Future, o günden bu yana hala yarattığı etkiyi azaltmamış, sonrasında devam
filmleri çekilmiş ama ille de ilkiyle gönüllerin baş tacı olmuş bir yapım.
Özellikle benim gibi seksenli yıllarda bir çocuk olanların hayatı boyunca en
çok etkilendiği, unutamadığı film, elbette Back to The Future olmalı. Zira bir
çocuğun hayal dünyasıyla adeta yarışabilecek denli çılgın olan bu film,
düşleyemediklerimizi bile bizlere sunan bir yapım olarak tarihte yerini aldı. Zaman
makinesi ile geçmişe gitmek, zamanda olanları değiştirmek gibi şeyler
birçoğumuzun fazlasıyla cesur hayal dünyasında bile kendine yer bulamayacak
kadar inanılmazdı. Fakat Zemeckis, hayallerin ne kadar sınırsız olabileceğini,
çocuk, genç, yaşlı filmi izleyen herkese kanıtladı. İşte böylesine bir filmin
her sahnesi, her diyalogu bize bizden alırken, bir sahne hepsinin önüne geçecek
etkileyiciliğe sahipti. Kuşkusuz 1985’lerde henüz ülkemizde yeni yeni kendine
yer bulan kaykaya sahipseniz ya da en büyük hayaliniz ona sahip olmak ise…
Marty, Dr Brown’un yaptığı zaman makinesi ile istemeden de
olsa geçmişe, 1955 yılına gitmiştir. Yani tam da annesi ile babasının lisede
okuduğu ve birbirleriyle henüz aşk yaşamaya başlamadıkları bir dönemdir.
Marty’in gelmesi, zamanda yaşanacakları değiştirmiş, annesi ile babasının tanışmasını
iyi niyetli de olsa engellemiştir. Marty’nin bunu acilen telafi etmesi amacıyla
annesi ile babasını tanıştırmak için planlı bir işe girişmesini izleriz böylece.
Fakat bu da annesinin babasından değil de yine kendisinden hoşlanmasına sebep olmasıyla
hüsranla sona ermez mi? Nasıl olmasın ki? Marty, yine orijinal, yine öyle etkileyici
şeyler yapar ki… Sadece annesi değil, onu izleyen herkes büyülenir. Marty,
annesine takılan Biff ve arkadaşlarının, onun ağzını yüzünü dağıtmasından
kurtulmak için yolda kaykayın belki de atası diyebileceğimiz bir aleti
çocuklardan alıp, onu birkaç rütuş ile kaykay haline getirmesine ve onunla
kaçışını (şovunu) izleriz. Evet, 1985’lerde normal olan hamleler, 55’lerde bir
şov hatta şovdan da ötesi olma anlamı taşımakta. Mart’nin kaykay üzerinde Biff
ve arkadaşlarını bir gübre yığınının altında bırakana kadar farenin kediyle
oynadığı gibi, türlü oyunlar yaparak oynaması, sinemada izlediğimiz en
eğlenceli, en soluksuz izlenilen anlarından biridir. Devamı olan filmde de bu sahne
çok sevildiğinden dolayı olsa gerek çok benzerinin, gelecekte uçan kaykay ile
tekrar sahnelenmesi hiç de şaşılacak bir hamle olmasa gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder