14 Ağustos 2018 Salı

"Cin"siz Yerli Korku Filmleri



2000’li yılların ortasından itibaren yerli sinema, korku filmlerine ard arda ev sahipliği yapmaya başladı. Fakat bunların çoğunluğu dini öğelerden beslenen filmler oldu. Şuan korku filmi denilince ilk akla gelen isimlerden biri olan Hasan Karacadağ’ın başlattığı bu furya, peşine takılıp gidenlerle büyüdü, büyüdü, büyüdü… Bu kadar fazla filmde işlenilen İslami öğeler(cinler, hocalar, büyü vs…) bir süre sonra filmlerde birbirini tekrar etmeye ve tabiri caizse kabak tadı vermeye başladı. Şimdilerde Hollywood’a transfer olan Karacadağ’ı kendine örnek alıp da bu türe eskisinden de fazla asılan senarist ve yönetmenlerin artmaya devam ettiği düşünülürse bu çılgınlığın pek de erken son bulmayacağı anlaşılıyor. Peki, ülkemizde hiç mi bu akımdan etkilenmeyen filmler çekilmedi ya da çekilmiyor? Elbette öyle değil. Az sayıda da olsa dini öğelerden beslenmeyen, Yeşilçam sonrası çekilmiş 10 korku filmini sizlerle paylaşmak isterim.


1)Baskın: Karabasan - 2015

Yönetmen: Can Evrenol

Artık bu ülkede korku filmi denilince sadece inlerin, cinlerin akla geldiği bir dönemde asla metafiziğin esamesine bile rastlanmayan Baskın: Karabasan,  tabiri caizse daha filmin konusunu okuduktan sonra bile hepimize umut aşıladı. Baskın:Karabasan, ülkemizde daha önce hiç denenmemiş  olan B tipi bir korku filmi. Hem de ilk filmini çeken bir yönetmen için gayet başarılı. Sinematografi anlamında kusursuz olan Baskın:Karabasan, cast seçimi ve atmosfer konusunda da takdiri hak ediyor. Birçok kısa filmin uzun metraja dönüştürülürken yaşadığı gibi senaryo anlamında sıkıntılar yaşıyor elbette. Ama bu bol ödüllü, yerli sinema için öncü olan filmi, ufak tefek aksaklıklar gölgeleyemiyor. Zira izlerken kan banyosunda boğulabileceğiniz bu filmin Amerika’da Fantastik Film Festivali’nde gösterilmiş ve vizyona girmiş olduğunu da unutmayalım.




2)Naciye – 2015

Yönetmen: Lütfü Ömer Çiçek

Baskın:Karabasan’ın hemen arkasından yine Amerika’da bir festivalde (Screamfest) ilk olarak görücüye çıkan Naciye, ülkemizde oldukça coşkuyla karşılandı. Slasher bir film olan Naciye, Büyükada’daki evine sıkı sıkıya bağlı bir kadının evi için yaptıklarına şahit ediyor bizi. Tek mekânda ard arda gerçekleşen cinayetler soluk bile almamıza izin vermiyor. Derya Alabora gibi başarılı bir oyuncunun şahlandırdığı film, feminizm açısından da güçlü izler taşıyor. Tüm bu güzelliklerine rağmen senaryodaki kopukluklar, bir süre sonra rahatsız edecek denli fazla kullanılan müzikleri vs gibi eksiklikleri de yok değil elbette.




3)Karanlık Sular – 1995

Yönetmen: Kutlug Ataman

Yerli sinemanın ilk vampir filmi diyemeyiz elbette. Çünkü Yeşilçam vampir filmi çekmeyi çok severdi. Lakin Karanlık Sular için yerli korku sinemasının birçok anlamda ilki, öncüsü, hatta ve hatta başyapıtı diyebilmeliyiz. Şimdilerde usta olan Kutlug Ataman’ın genç yaşta çektiği bu ilk filmi Karanlık Sular, İstanbul’un pek bilinmeyen gizemli, gotik mekânlarında çekilmiş büyüleyici bir masalı anlatıyor. Uluslararası bir sinema vizyonu ama kültürel olarak tam da içerden ve en önemlisi bu topraklara ev sahipliği yapmış tüm medeniyetleri kutsayan bir film Karanlık Sular. Filmi izlerken İstanbul mekânlarında, sokaklarında kaybolacağınız, vampirler, peygamberler arasında savrulacağınız bu masal, sanırım ne söylesem eksik kalacak denli dopdolu. Akademinin müzesinde saklamak için istediği tek yerli film unvanını taşıdığını söylersem biraz daha açıklayıcı olmuş olurum sanırım. Sayısız ödülü de unutmayalım lütfen.




4)Beyza’nın Kadınları – 2006

Yönetmen: Mustafa Altıoklar

Bu filmin ismini görüp de ama bu korku filmi değil ki diyenleri duyar gibiyim. Ama kabul edin ki bir polisiye gerilim filmi olan Beyza’nın Kadınları, değme korku filmlerine taş çıkartacak denli ürkütücü değil miydi? Çoğul kişilik bozukluğu(Disosiyatif) ve seri katilliğin bir arada oldukça başarılı işlendiği film, Demet Evgar’ın oyunculuğu ile asla unutulmayacak bir karaktere ev sahipliği yapıyor. Filmin en önemli yanlarından biri ise Mustafa Altıoklar’ın senaryosuna ustalıkla yerleştirdiği eleştirileri oluyor; din, aile, cinsellik ve devlet kurumlarının işleyişi gibi ülkemizdeki çarpık anlayışa sahip olan her şey onun eleştiri oklarından nasibini alıyor. Tüm sürprizin sona saklandığı, bu insanın tüylerini diken diken eden filmin en akıllardan çıkmayacak görüntüsü Beyza’nın o ürkütücü gözleri olsa gerek.




5)Küçük Kıyamet – 2006

Yönetmen:  Yağmur Taylan, Durul Taylan

Taylan Biraderler ile Doğu Yücel’in ikinci ortaklığı olan bu film, ülkemizin baş belası olan depremi de odağına alan filmlerden biri. Olası bir İstanbul depremini yaşayan ve zaten gitmeye hazırlandıkları yeni evlerine apar topar giden bir aile çıkıyor karşımıza. Depremde annesini kaybetmiş kadın, kocası, bebekleri ve yeğenleri…  Gittikleri bu sakin kasabadaki evleri onlara pek de huzurlu zamanlar yaşatmayacaktır. Bir nevi yağmurdan kaçarken doluya tutulan aileyi oldukça esrarengiz olaylar karşılıyor.




6)Ses – 2010

Yönetmen: Ümit Ünal

Çağrı merkezinde çalışan ve annesi ile birlikte yaşayan genç bir kadının gaipten sesler duymasına dayanan Ses, gerilimi yavaş yavaş arttıran bir film. Bir süre sonra Derya adlı kadının duyduğu sesler onun hayatını çekilmez bir hale sokuyor. Ve Derya’nın yaşadıklarına an be an şahit olan biz seyircilerin de çıkışsızlık konusunda ondan kalır yanımız olmuyor. Deryanın içindeki sesin, işyerindeki arkadaşı Onur’u takip etmesini söylemesinden dolayı Derya’yı Onur’u takip ederken, kendimizi de Derya’nın peşinden sürüklenirken buluyoruz bir süre sonra. Bu özdeşlik seyirci olarak bizi, filmi izlerken oldukça yoruyor elbette. Filmin isminin hakkını vererek sesi çok iyi kullanması ise en büyük artısı diyebiliriz.




7)Ada Zombilerin Düğünü – 2010

Yönetmen: Murat Emir Eren, Talip Ertürk

Büyükada’da çekilen Ada Zombilerin Düğünü, ülkemizdeki ilk zombi filmi unvanını taşıyor. Ayrıca tüm görüntüleri el kamerası ile çekilen bir buluntu film. Arkadaşlarının düğünü için Büyükada’ya giden bir arkadaş grubunun bu özel anları kameraya çekmesiyle başlar her şey. Ve tüm film bu görüntülerden oluşur. Fakat ülkemizdeki ilk zombi filmi denemesi olması açısından yarattığı heyecan perdede pek karşılığını bulamıyor. Ne yazık ki oldukça gülünç anlara sahip, bir süre sonra adrenalinin artacağına sıradanlaşan vasat bir deneme olmaktan öteye geçemiyor Ada Zombilerin Düğünü.




8)Gen – 2006

Yönetmen: Togan Gökbakar

Evet şimdilerde Recep İvedik serileriyle tamamen farklı bir türe evrilen Togan Gökbakar’ın ilk uzun metraj filmi korku türündeki Gen’di. Bir akıl hastanesine atanmış Psikiraty Deniz,  çok kısa bir süre sonra kendini içinden çıkamayacağı olayların içinde buluyor. Öncelikle bir hastanın intiharı ile başlayan olaylar soluk kesmeden devam ediyor.  Soruşturma için gelen polisler ve hastalar ile Deniz’in hastanede mahsur kalması gerilimi tek mekanda hapsediyor. Oldukça yüksek bütçelerle çekilen Gen, gişede karşılığını alamasa da akıllarda yer eden bir film. Belki de Gökbakarlar bu türden yürümeye devam etmelilerdi. Ne dersiniz?




9)Okul – 2004

Yönetmen: Yağmur Taylan, Durul Taylan

Doğu Yücel’in romanından uyarlanan Okul, Taylan Biraderler ile de Yücel’in ilk ortaklığı. Bir lisede geçen film, okulda sürekli dışlandığı için intihar eden bir öğrencinin hayaletinin iki yıl sonra dönmesiyle başlayan olaylara odaklanıyor. Korku filmi mekânı için yine fazlasıyla ilgi çekici olan okul gerçekten de filmin atmosferine fazlasıyla katkı sunuyor. Özellikle lise öğrencisi gençlerin oldukça ilgisini çeken bir film Okul.




10)Gomeda – 2007

Yönetmen: Tan Tolga Demirci

Bu kez de yaşanacak esrarengiz olaylar için kendine Kapadokya bölgesini seçen bir film var karşımızda. Beş arkadaşın hafta sonunu birlikte geçirmek için gittikleri Kapadokya’daki Gomeda Vadisi onlara pek de misafirperver davranmayacaktır. Bir süre sonra başlarına gelen felaketler onlara eğlenceli bir tatilden başka her şeyi yaşatıyor. Lakin filmi böyle anlatınca biz seyircilerinde izlerken bu anlatılanlar gibi yaşanılanların hissiyatının bize tam olarak geçtiğini düşünmeyin. Zira film inandırıcı olmayı asla beceremeyen, neredeyse her anlamda sınıfta kalan, vasat bir yerli korku filmi olarak unutulup gideceklerden ne yazık ki.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder