Steven Spielberg’in 1982 yapımı bilim kurgu filmi olan E.T.
The Extra-Terrestrial, bir döneme damgasını vuran, uzaylı filmleri anlayışını
alt üst eden yapımlardan biridir. Spielberg’in bu ikinci uzaylı temalı filmi, gezegenimizi
istila etmeye gelmiş düşman uzaylı anlayışından çok farklı bir rota izlemektedir. Büyük bir ihtişam ile sinsice gezegenimize
gelen ve üstün silahları ya da fikirleriyle bizi yok etmek gibi bir amaçlarını
görmeyiz bu uzaylıların. Aksine insanların düşüncesizliği sonucu gezegenimizde
kalmak zorunda kalan E.T. adlı uzaylı fazlasıyla mağdur olur. Ailesinden,
evinden ayrı düşen bu uzaylı, hiçbir zaman yeteneklerini ya da zekâsını
insanlara yöneltmez ayrıca. Elliot adlı en az kendisi kadar iyi niyetli bir çocuk
ile karşılaşan E.T. elbette çok şanslıdır. Zira NASA’nın eline düşüp, deneylere
tabi olmaktansa, keyifli ve öğretici zamanlar yaşamak, evinden uzakta olan
E.T.’yi biraz olsun mutlu eder. Sarhoş olmak, yemek yemek, konuşmayı öğrenmek
ve en önemlisi bisiklete binmek gibi birçok dünyalı alışkanlıklarının tadına
bakan uzaylı karakterimiz, kendi hünerlerini sergilemekten de geri kalmaz.
Upuzun işaret parmağının ışıl ışıl yanan ucuyla uf olan yerleri iyileştirmesi
akıllardan çıkmaz asla. Ama E.T.denilince illa akla gelen en önemli şey
bisiklet ile ilgili yaptığı hüneri olsa gerek.
Evine duyduğu hasretle yanıp tutuşan E.T.
tanımlayamayacağımız zekâsıyla gezegeni ile temas kuracak, daha doğrusu sinyal
gönderecek bir alet yapmıştır. Cadılar Bayramı olan günde, bir hayalet
kostümüyle Eliot ve abisi Michael ile evden dikkat çekmeden çıkmayı başaran
E.T. elbette çok heyecanlıdır. Bir an önce ormana gidip, yaptığı cihazı kurarak
evine sinyal göndermek isteyen E.T’nin de geç kalmadan eve gitmeleri
gerektiğinin farkında olan Elliot’un da zaman kaybetmeye pek de tahammülü
yoktur. Elliot, engebeli ormanda her ne kadar bisikletiyle gitmeye çalışsa da
ön sepetteki E.T.’nin ağırlığıyla birlikte daha fazla bisikletle yol
alamayacağını söyler. Daha Elliot, söyleyeceği sözü bitirmeden, ev hasretiyle
deli divane olan E.T. üstün güçlerinden birini devreye sokar. İşte gidecekleri
ağaçsız alana kadar E.T.’nin bu özel gücü sayesinde gerçekleşen yolculuk,
sinema tarihinin görüp görebileceği en unutulmaz, en büyüleyici anlarından
biridir. Çocuk, yetişkin her kim olursa olsun filmi izleyen herkesin aklından
asla çıkmayan bu sahne, hayal gücünün mucizeler yaratabileceğini ispatlar.
Ay’ın, bisikletin ve mavinin daha mükemmel bir buluşması ancak bu kadar
masalsı, ancak bu kadar görkemli olabilir.
Filmin sonunda daha kalabalık bir grupla bu kez Güneş’in
önünde tekrarlanan bu sahne asla ilkinin verdiği duyguyu yakalayamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder