Hıristiyanlık ile İlluminati Aynı Sahnede
Şilili Alejandro Jodorowsky, az ama öz sineması ile bizleri
buluşturan sinema tarihinin en nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden biridir.
Sürrealist sinemanın en önemli isimlerinden biri olan Jodorowsky, yarattığı
dünyalarda özellikle din eleştirisi yapmayı her filminde kendine görev
bilmiştir. Bir ateist olan Jodorowsky, dünya üzerinde kendine kitle bulmuş tüm
dinler hakkında fazlasıyla bilgiye sahip biridir aynı zamanda. Bu birikimi
sayesinde de din eleştirisini yaparken bu dinleri, özellikle de Hıristiyanlığı
fazlasıyla perdeye yansıtır. Yani bir nevi mistisizm konulu filmleri andıran yapımlara
imza atan Jodorowsky, aslında alt metinde bu dinleri yerden yere vurur.
Yönetmenin kült mertebesinde olan başyapıtı El Topo da bünyesinde, dünya
üzerindeki en önemli peygamberlerin temsilini buluştururken aynı zamanda
Hıristiyanlık dinini hedef tahtasına oturtmayı tercih eder. Üstelik bu
hedefteki dine oklarını illuminati ile yollamaktan da geri durmaz. Zira
Jodorowsky, illuminati simgelerini, kartlarını ve akla gelebilecek tüm
imgelerini filmlerine imtina ile yerleştiren biridir. Bahsedeceğimiz sahnede
ise hedefindeki Hıristiyanlık ile illuminatiyi tek bir bedende buluşturarak,
şeytanın aklına gelmeyecek bir sahneye imza atmıştır.
Muhteşem Bir Din Eleştirisi, Saykodelik Bir Fırtına
Jodorowsky’nin sürrealist evreninde yarattığı bir
kasabadayız. Bu kasaba halkının Hıristiyan ve oldukça faşizan bir yapısının
olduğunu söylememe gerek yok sanırım. İşte bu çocuklar hariç kendimizi asla
yakın hissetmeyeceğimiz, insan müsveddelerinin ayininde başlıyor sahne. Her
türlü kötülüğü yapıp, günahı işleyip, ayinde günahsızları oynayan hatta mucize
yaratacağını zanneden zavallıların yüzlerindeki hipnoz olmuş bakış, gerçekten
tüyler ürpertiyor. Ve o an orada olanların tek istediklerinin, yaptıkları türlü
günahları onlara unutturacak bir şov olduğunu anlamak güç değil.
Rahibin aslında onlardan gizli emniyetini açarak, tek kurşun
ile ellerine verdiği silah, zavallı insanlığın kendini tatmin etmek için
kullandığı bir penis misalidir adeta. Her dayanan kafada patlamadıkça kilise
ahalisini zevkin doruklarına çıkartan silahın oyunu, bu tiksinti verici
hayatlara dâhil olmamış genç din görevlisi tarafından bozulur. Ve bu
günahlarıyla pisliğin içine batmış topluluğun felaketi, küçücük, masum bir
çocuktan çıkar ne yazık ki. Tıpkı rahibin dediği gibi sirk sona ermiştir. Lakin
ne zamana kadar? Dinlerin peşinde giden kitlelerin hipnoz halini, mucizelerle,
yalanlarla kendini tatmin eden zavallı insan güruhunu gözler önüne seren bu
sarsıcı sahnenin yükü gerçekten çok ağırdır. Jodorowsky’nin kendisinin ve
oğlunun perdede arz-ı endam ettiği, yarattığı etki ile saykodelik bir fırtına
yaratan muhteşem filmin en çarpıcı sahnesi ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder