7 Ağustos 2018 Salı

Sinemanın Sorunlu Kardeşleri


1)Kıskanmak – 2009

Yönetmen: Zeki Demirkubuz

Kıskanmak filmi Demirkubuz’un etkilendiği edebiyat dünyasından, yaptığı en birebir uyarlamadır. Nahid Sırrı Örik’in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, kıskanmanın neden olduğu akıl almaz bir intikam hikâyesini anlatır. Zıtlıklardan beslenen Kıskanmak,  güzellik ile başarının karşısına çirkinlik ile başarısızlığı yerleştirir. Zafer ise hiç umulmayan bir yerden umulmadık bir şekilde gelir. Sinsice ilerleyen bir intikam hikâyesini işler film. Elbette bu intikam hikâyesi kardeşler arasında yaşanır. Lakin son ana kadar kendi üzerine intikam planı kurulan kardeş, olanlardan hatta kardeşinin ondan o denli nefret ettiğinden bile bihaberdir. Güzellik, başarı ve saygın bir konumun karşısına, çirkinlik, yenilmişlik ve acınası bir durumu konumlandıran Demirkubuz, çatışmasını bunun üzerine kurarak bizim bile anlayamayacağımız bir planı, altan alta hayata geçirtir kız kardeş Seniye aracılığıyla. Halit ile Seniye arasında var olan küçümseme ve buna karşılık nefret, bahşetme ve buna karşılık öfke ama en önemlisi ise kıskanma duysusu Seniye’nin intikamını asla yalpalamadan işlemesine nedendir.

Nergis Öztürk’ün olağanüstü oyunculuğuyla adeta tek kişilik gösteri izliyormuşsun hissiyatı yaratan film, iki kardeş arasındaki gerilimi en sessiz, sakin ama sonunda da en şaşırtıcı şekilde verenlerden. Yönetmenin taşrada(Safranbolu) çekilen tek filmi olmasıyla da önem arz eden Kıskanmak, 1930’lu yılların Türkiye’sini de başarılı bir şekilde yansıtır perdeye.



2)Rams (İnatçılar) – 2015

Yönetmen: Grimur Hákonarson

İzlanda kırsalında geçen Rams, ülkenin oldukça ücra bir köşesine, birbiri ile yıllardır konuşmayan iki kardeşin hikâyesine götürüyor bizleri. Üstelik film, sadece çatışmasını kardeşler arasındaki gerilim üzerine kurmaz. Hayvan yetiştiriciliği yapılan köyde yaşanılan salgın üzerinden bürokrasiyi, dayanışmanın önemini, çıkarcı ve sinik davranan çoğunluğun yenilgiye mahkûm olması gibi bir dolu mevzuyu incelikle kardeşler arasındaki gerilim hikâyesine işlemeyi bilir Rams. Filmin en çarpıcı yanlarından biri ise inatçılıkları ile her ikisi de tam bir baş belası olan iki yaşlı kardeşin birbirleriyle sessiz, konuşmadan ilerleyen mecburi muhabbetleri ve her ne kadar kavgalı olsalar da aynı düşünüp, aynı dili konuştuklarını görmek olsa gerek.

Kuzeyin soğuk havasını iliklerinize kadar hissedeceğiniz, bir insan ile bir hayvan arasındaki ilişkinin ne kadar sınırsız, sonsuz olabileceğini ve elbette kardeşlerin son tahlilde birbirlerinden vazgeçemeyeceğini anlatan Rams, kusursuz bir yapım. Kuzeyli mizahını sevenlerin de yeterince tatmin olacağı ayrıca garanti edilir.



3)Warrior (Büyük Dövüş) – 2011

Yönetmen: Gavin O'Connor

O’Connor’un bu yapımı, iki boksör kardeş arasındaki büyük gerilimden beslenen, hem güçlü bir dram hem de tam anlamıyla bir boks filmidir. Üstelik bu kez çocukları için üzerine düşen sorumlulukları pek de yerine getirememiş bir baba da hikâyeye eşlik eder. Yıllarca izlediğimiz boks filmlerinde kahraman ile özdeşlik kurmuş ve o ringe çıktığında onunla dayak yemiş, onunla zaferin tadını çıkarmışızdır. Peki, ringe çıkan iki rakip de özdeşlik kurduğumuz kahramanlarımız olursa… İşte Warrior, birbiriyle yıllarca görüşmemiş ve fazlasıyla öfkeli kardeşleri sonunda ringde karşı karşıya getiriyor. Üstelik babayı da ringin kenarına getirerek, zaten oldukça fazla olan gerilimi daha da arttırıyor.

Sinemanın en unutulmaz boks maçlarından birine şahit olduğumuz ve en duygusal, en etkileyici kardeş hikâyelerinden biri olan Warrior, hem ağlamak, hem de kıran kırana boks mücadeleleri izleyip deşarj olmak isteyenler için bire bir.



4)Belgica – 2016

Yönetmen: Felix Van Groeningen

Groeningen, bir abi kardeş hikâyesi üzerine kuruyor filmini. Her filminde müziğe ilgisini açık eden yönetmenimiz bu kez tam olarak müziğin kollarına bırakıyor seyirciyi. Tabiri caizse tam bir cluber kafanın ürünü Belgica. Kokainin oksijen niyetine ciğerlere çekildiği, alkolün su gibi aktığı, müziğin bir an bile susmadığı, aşkın, nefretin, aile kavramının hepsinin ama hepsinin birbirini kucakladığı bir film var karşımızda. Belgica adlı bir pubda başlayan hikâye, birbiriyle buluşan iki kardeşin önce ilişkisini zirveye taşıyor sonra da tabiri caizse o uçurumdan aşağıya bırakıyor. Bu iki kardeş arasındaki ilişkinin yükseliş aşamasında Belgica da her geçen gün büyüyor, yenileniyor. Fakat kardeşler arasında kopan ilişkiler, Belgica’yı da, Jo ile Frank’in özel hayatını da tam bir kaosa sürüklüyor. Filme ismini veren, adeta bir karakter gibi önem arz eden bir mekân üzerinden iki kardeş arasındaki ilişkiyi anlatan film, yapmak istediğini kusursuz yerine getirenlerden.


 Bu ustalıklı senaryo ve çatışmasını mükemmel yaratan film, o kadar hızlı, hareketli ve sesli ki filmi izledikten sonra kendinizi ya dans ederken ya da baş ağrısından kıvranırken bulabilirsiniz uyarmadı demeyin. 




5)American History X (Geçmişin Gölgesinde) - 1998

Yönetmen: Tony Kaye

American History X’de iki kardeş arasındaki gerilim, tüm filme yayılan bir seyir izlemez. Genelde birbirini seven ve iyi anlaşan bu iki kardeşin iki farklı görüşte oldukları zamanda yaşadıkları gerilimli ilişki ise kısa zamanına rağmen oldukça etkileyici. Irkçı babasının düşüncelerinden etkilenerek tam bir Nazi hayranı olan bir abi ve ondan etkilenerek yine aynı yolu izleyen bir kardeş… Birbirine zincirleme bir şekilde ilerleyen bu hayatlar, Darek’in hapishaneye girerek gerçekleri idrak etmesiyle değişir. Birbirini devam ettirecek olan zincir böylece en güçlü olduğu yerden kopar. Zira Derek, babası ya da kardeşine göre daha saldırgan, gözü kara bir karakter olarak çizilmekte. İşte Derek’in artık doğruları gördüğü, geçmişden pişmanlık duyduğu, kendine yeni ve temiz bir yol çizmek istediği zamanlarda çok sevdiği kardeşi Dany’nin ırkçı olması bu iki kardeşi kısa süreliğine de olsa düşman olarak izlememize neden olur.

Finaliyle tabiri caizse tüm seyircilerin yüreğini dağlayan, yapılmış ve de yapılacak olan en etkili ırkçılık karşıtı filmlerden biri olan American History X, gerçekten çok ama çok etkileyici.



6)Legend (Efsane) – 2015

Yönetmen: Brian Helgeland

İngiltere’nin ünlü gansterleri olan Kray kardeşlerin hayatının beyaz perde ile buluştuğu Legend, Tom Hardy’nin ikiz kardeşleri canlandıran zorlu rolünün hakkını vermesiyle ön plana çıkmıştı. Psikolojik sorunları olan, eşcinsel Ron ile kendine bir özel hayat da kurmaya çabalayan Reggie’nin ilişkileri her zaman için tehlikeli bir seyir izliyor. Zira fazlasıyla agresif ve ben bilirimci Ron’un düşünmeden yaptığı hamleler, Reggie’yi sürekli zora sokuyor. Lakin az çok idare edilen bu durum Ron’un Reggie’nin özel hayatına da müdahale etmesiyle zaten iki tarafından çekiştirilen halatı iyice kopma noktasına getiriyor. Suç âleminde, düşmanlara karşı birlik olup, sağlam durmaları gereken Kray kardeşlerin aralarında yaşanan bu gerilim onlar için hiç de iyi olmuyor hiç kuşkusuz.

Hardy’ni zorlu iki rolün altından da ustalıkla kalktığı Legend, kuşkusuz büyük bir ganster filmi olarak asla hatırlanmayacak. Fakat Hardy’nin ustalıkla hayat verdiği karakterler ve onların ilişkileriyle akıllara kazınacak bir yapım.



7)Shame (Utanç) – 2011

Yönetmen: Steve McQueen

Shame, Michael Fassbender’ın hayat verdiği Brandon karakterinin hayatına odaklanır esasen. Kent yaşamı içerisinde sahip olunabilecek neredeyse her şeye(ev, araba, iyi bir iş, arkadaşlar, yakışıklılık, para) sahip olan Brandon, asla mutlu değildir. Hayat ile nedenini bilmediğimiz bir kavgaya tutuşmuş olan Brandon, kendini günü birlik ilişkilere, bağımlılık derecesinde mastürbasyona, sağlığını tehlikeye sokacak denli zararlı seks alışkanlıklarına bırakmış bir kaybeden olarak çıkar karşımıza. Neden böyle bir ruh hali içerisinde olduğunu zaten seyirci olarak ayırt edemezken bir de kız kardeşi Sissy’nin (Carey Mulligan) ortaya çıkması ile şahit olunan garip kardeş ilişkisi filmin tuzu biberi olur adeta. Aşırı depresif, sevgi açı, intihar meyilli Sissy ile seks düşkünü, kendini dışarıya soyutlayan, çevresine bir duvar örmüş Brandon’un sürekli gerilen ilişkisini perdede izlemek müthiş bir deneyim. Geçmişte ne yaşadıklarını, neden böyle problemli kişiler olduklarını, özellikle Brandon’un kaçmaya çalıştığı, ilişkilerinde dillendirilmeyen sorunun bilinmediği Shame, adeta seyirciye bitmek bilmeyen sorularıyla ecel terleri döktürüyor.

Alttan alta bir ensest ilişki sinyali de alınan ama asla dillendirilmeyen bu abi kız kardeş ilişkisinin oldukça etkili bir dram olduğunu iddia etmek gerek.



8)Blue Jasmine (Mavi Yasemin) – 2013

Yönetmen: Woody Allen

Woody Allen’in son dönem çektiği filmler içerisinde açık ara çok çok daha başarılı olan Blue Jasmine, iki kardeş arasında kurduğu çatışma üzerinden sınıf meselesine, bugüne kadar hiç yapmadığı kadar eğiliyor. Zengin ama aynı zamanda sahtekâr olan kocasının her şeyi batırması üzerine Jasmine (Cate Blanchett), alt sınıftan olan kardeşi Ginger’in yanına sığınır. Yalnız evlilik hayatı boyunca oldukça üst düzey bir hayat yaşayan Jasmine’nin memnuniyetsizliği, duygusal buhranları ve histeri nöbetleri Ginger’i ve onun hayatındaki herkesi bir süre sonra çılgına çevirir. Hayat hep olumlu duygularla bakan, küçük şeylerle mutlu olmayı bilen ve yaşamı karmaşasıyla kabullenen Ginger’in karşısına çıkan memnuniyetsiz, şikâyetçi, umutsuz Jasmine… Böylesine zıt iki karakterin incelikle yazılmış muhteşem diyalogları adeta filmi şahlandırıyor. Allen’ın hınzır mizah duygusuyla da birleşince bazı sahnelerde sinirlensek mi yoksa gülsek mi bilemez bir duruma düşüyoruz.

Cate Blanchett gibi bbir duayenin omuzlarında yükseldikçe yükselen bu enfes filmi kaçıranlar, hala geç kalmış sayılmaz.



9)Kes (Kerkenez) – 1969

Yönetmen: Ken Loach

Çevresi tarafından pek kabul görmeyen, dışlanan Billy, ne annesi, kardeşi ne de arkadaşları içerisinde bağlanacağı kimseyi bulamayınca kendine doğadan bir yol arkadaşı buluyor. Vahşi bir hayvan olan yavru doğanı yuvasından çalarak eğitmeye başlıyor. Bu uğurda hiç yapmayacağı bir şeyi yaparak kitap bile okuyan ve başladığı işte başarıya ulaşan Billy, bugüne kadar görmediği kabulü, saygıyı yavaş yavaş çevresinden görmez mi? Ne var ki çevresi mayın ile döşeli bir yerleşim yerinde yaşayan Billy, okul, ev gibi tehlikelerle dolu yerde yenilgiyi tatmakta geç kalmıyor şüphesiz.  Üstelik yaşadığı acılı büyüme hikâyesinde ona en büyük yarayı en yakınındaki kişi olan abisi verir. Filmin başından beri iki kardeş arasındaki gerilimin yavaş yavaş tırmandığına şahit oluruz. Fakat abisinin Billy’in kutsalına el uzatması bu iki kardeşin ilişkisin geri dönülmez bir yola girmesine neden olur.

Kes’in en iyi toplumsal gerçekçi filmlerden biri olduğunu inkâr edebilecek olan yok sanırım? Alt sınıflarda çocukların nasıl büyüdüğünü anlamak için inanılmaz gerçekçi, yalın bir film olan Kes, mutlaka ve mutlaka izlenmeli.



10)The Other Bolayen Girl (Boleyn Kızı) – 2008

Yönetmen: Justin Chadwick

Aynı adlı romandan uyarlanan bu dönem filmi, aslında araları çok iyi olan iki kız kardeşin ailenin hırsları nedeniyle yerle bir olmasını gözler önüne seriyor. Anne (Natalie Portman) ve Mary (Scarlett Johansson) daha gençliklerinin pınarında aşkın, kardeşliğin, yaşamın tadını çıkaracakken, güç, hırs, ihtişam ve intikam peşinde koşan canavarlara dönüşürler. Bu hayata ve birbirlerine olan hırsları, bir süre sonra onları geri dönüşü olmayan karanlık yollara sürükler. Kraliçe olma adına kardeşin kardeşe düşman olduğu, türlü oyunlarla sahtekârlık yaptığı bir dünyayı seyirciye sunan The Other Bolayen Girl, hiç kuşkusuz yapmak istediğini başarıyla yerine getiriyor.

Portman ve Johansson’un başarılı oyunculuklarıyla etkisini arttıran bu hırs ve mahvoluş hikâyesi, özellikle kostüme sevenlerin kaçırmaması gerekenlerden.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder