6 Ağustos 2018 Pazartesi

O AN: Heartbeats



Sinemanın dahi çocuğu Xaiver Dolan’ın, her biri birbirinden başarılı filmografisinin ikinci halkası olan Heartbeats, üç kişilik bir aşkı perdeye yansıtır. Çok yakın arkadaş olan Marie ve Francis, Nicolas’a âşıktırlar. Nicolas ise sadece kendine… Üstelik Francis geydir. Bu oldukça karmaşık görünen durumu işgüzar yönetmenimiz Dolan, öylesine nefis bir hikâyeye dönüştürür ki… Tıpkı bir araya gelmesi imkânsız malzemelerle enfes bir tat ortaya çıkarmak gibidir yaptığı. Dolan, bu çetrefilli hikâyeyi anlatırken az laf çok müzik, az laf çok görsellik formülünü uygulamayı tercih eder. Zaten Dolan’ın tüm filmografisine aşina olanlar az çok bilirler ki, Dolan’ın vazgeçemediği bir formüldür bu. Derdini, renklerin diliyle, sanat eserlerine özenen sahne tasarımlarıyla, mitolojiye olan ilgisiyle, bir nevi konuşan imgeleriyle anlatır bu oyunbaz yönetmenimiz. İşte Dolan’ın bu anlatılanları bire bir yansıttığı, hayranlıkla izlenilen bir sahneyi detaylandırmak isterim.

The Knife’ın, Pass This On adlı muhteşem parçası eşliğinde izleyeceğiniz bu sahne, arzu nesnesi Nicolas’ımızın doğum günü partisinde geçmekte. Annesi ile dans eden Nicolas ve onları hasetlikle izleyen Marie ve Francis’in olduğu sahnede, kıvırcık saçlarına taktığı taç ile Nicolas’ı Adonis, annesini Suriye kralının kızı Myrrha – kendisi babası ile kırk gün kırk gece beraber olur ve Adonis’i dünyaya getirir- hırs ve savaşma gücü yüksek olan Marie’i Afrodit, kaybetmeye mahkûm Francis’i ise yer altı kraliçesi Persephone olarak düşünmüş Dolan. Zira mitolojide Persephone ile Afrodit, Adonis’e âşık olur ve onu birlikte sahiplenirler. Yılın yarısı Afrodit’in diğer yarısı da Persephone’nin olur Adonis. Fakat bizim sahnemizde Adonis, annesi ile zaman geçirmeyi tercih eder. Bu da âşık ikiliyi deli etmeye yeter. İkilimizin anne ile boy ölçüşecek durumları yoktur. Zira Marie ile Francis’in kıyafetlerinin rengi olan kırmızı ve mavi annede birleşmiştir. Bu da ikisinin cazibesinin, hırsının, mahcupluğunun, masumiyetinin birleşiminin annede var olduğunu ispatlar. Bu büyük gücün arzu nesneleriyle dans etmesini kendi aralarında yorum yaparak sindirmeye çalışan ikilimizin sohbeti gerçekten mükemmel yazılmış bir diyalogu doğurur. Bu sohbeti dinlerken arkada birbiriyle sevişen lezbiyen çift ve diğer köşedeki gay çifti görmemiz Dolan’ın ekranın her bir köşesini nasıl bir incelikle döşediğinin resmi adeta. Marie ile Francis tarafındaki kırmızı ışık, Nicolas ile annesi tarafında mavi olan ışık detayını es geçmeyelim. Patlayan ışıklar eşliğinde Nicolas ile annesini detaylı bir şekilde izlememiz Marie’nin yüzünde patlayan ışıklarla devam eder. Bu yanıp sönen ışıkların Marie’nin ruh durumunu çok iyi yansıttığı malum elbette. Bu esnada Marie’nin Nicolas’ı Adonis heykeli olarak düşlediğini görürüz. Bu da başta da söylediklerimizi güçlendirir. Daha sonra Francis’e geçen görüntü, onunda yüzünde yanıp sönen ışığı, hayalinde çizgilerle iki erkeğin hatta üç kişinin birleşimini hayal ettiğini görmemiz ile sona erer. Dolan’ın modern zamanda geçen üç kişilik aşk öyküsünü mitoloji ile birleştirdiği enfes sahnenin unutulması pek mümkün değil elbet.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder