13 Ağustos 2018 Pazartesi

Yerli Sinemamızın Dikkate Değer En İyi 11 LGBTİ Filmi


1)Benim Çocuğum – 2013

Yönetmen: Can Candan

Lezbiyen, gay, biseksüel, trans çocukların hikâyelerini bu kez anne-babaların gözünden dinliyor ve bu kez onların duygularına ortak oluyoruz. Belgesel tarzda çekilen film, çocuklarını kabul etmiş ailelerin öğrenme, kabullenme ve onlar ile birlikte mücadele etme sürecinde yaşadıklarını tüm samimiyetleri ile anlatıyor. Çocukları onlara eşcinsel, trans ya da biseksüel olduğunu açıklasa ne olur? Sloganı ile yola çıkan bu filmi özellikle ebeveynler izlemeli.


2)İki Genç Kız – 2005

Yönetmen: Kutluğ Ataman

Perihan Mağden'in 2002 yılında yayınlanan İki Genç Kızın Romanı adlı romanından uyarlanan film, bir aşkı, yalnızlığı, umutları ve hayal kırıklıklarını odağına alan başarılı bir yapım. Bir büyüme hikâyesi olarak da okunabilecek film, Handan (Vildan Atasever) ile Behiye (Feride Çetin) arasında filizlenen aşk ve buna paralel olarak ilerleyen kaçma, uzaklaşma planları çerçevesinde ilerler. Fakat Handan’ın annesi Leman’ın  (Hülya Avşar) da kızını kaybetmemek adına belki bencilce belki de yalnızlık korkusuyla yaptığı planları vardır.

Her büyümenin biraz acılı olması gibi yine karşımızda acılı ama bir o kadar da etkili bir büyüme hikâyesi var.

3)Dul Bir Kadın – 1985

Yönetmen: Atıf Yılmaz

Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden beyaz perdeye uyarlanan Dul Bir Kadın, kadına yönelik cinsel sömürüyü odağına alan bir yapım. Çekildiği dönem itibariyle oldukça cesur bir iş olan ve güçlü bir üst orta sınıf eleştirisine de soyunan film, başarılı oyunculuklarla da göz dolduruyor. Müjde Ar ve Nur Sürer’in kıskanılası oyunculukları filmin belki de en can alıcı noktası. İşte Sürer ve Ar tarafından hayat bulan Suna ve Ayla karakterleri ve aralarındaki ilişki üzerinden kadının toplumdaki yerini, onlara nasıl bakıldığı, ne beklenildiğini gözler önüne seren filmin, Atıf Yılmaz tarafından hayat bulması ise tam isabet. Zira kadın filmlerinin yönetmeni denilince Yeşilçam’da tek bir isim akla gelir o da Atıf Yılmaz’dır.

Yerli sinemanın sıkıntılı olduğu yıllarda perdede can bulan filmin, dönemi ve değindiği konu itibariyle önemli bir nüve olduğu gözlerden kaçmamalı.

4)Gece, Melek ve Bizim Çocuklar – 1994

Yönetmen: Atıf Yılmaz

Gece, Melek ve Bizim Çocuklar yine Atıf Yılmaz’ın başarılı yapımlarından biri olarak yerli sinema tarihinde yerini almış yapımlardan biridir. Film, toplum tarafından ötekileştirilen, dışlanan birçok kesimin sorunlarına bünyesinde yer vererek adeta bir Beyoğlu arka sokaklarının panoramasını sunmuştur. Sadece LGBTİ bireylerin sorunlarına değil uyuşturucu pazarı da dâhil olmak üzere toplumun hep öteki yarısına itelenen, görmezden gelinen hatta inkâr edilen kesiminde neler yaşandığını anlatmaya çalışan bir film bu.

Uzay Heparı, Deniz Türkali, Bennu Yıldırımlar, Candan Erçetin, Kaan Girgin ve daha nicelerini buluşturan değerli bir film Gece, Melek ve Bizim Çocuklar.

5)Dönersen Islık Çal – 1993

Yönetmen: Orhan Oğuz

Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’dan yalnızca bir yıl önce çekilen ve kullandıkları mekânlar, değindikleri meseleler çerçevesinde oldukça çok ortak nokta taşıyan Dönersen Islık Çal, bu kez odağına bir travesti ve cüceyi almaktadır. Toplum tarafından hor görülüp, ötelenen bu iki karakterin tesadüfî bir şekilde kesişen yolları, daha sonra bir dostluğa dönüşür. Fakat yaşadıkları hayat elbette her şeyi mahvetmeyi üstüne vazife bilir ne yazık ki.

Beyoğlu’nun arka sokaklarında, gizliden bir hayat yaşayan, özellikle geceleri görünen fahişeleri, keşleri, satıcıları, pezevenkleri ve daha niceleri boy gösterir hem de en vurucu hikâyeleriyle. Biz de varız ve buradayız dercesine.

6)Hamam – 1997

Yönetmen: Ferzan Özpetek

Ferzan Özpetek, ilk filmi olan Hamam’da, tıpkı kendi hayatında yaptığı gibi doğu ile batının evliliğini gerçekleştirir. İtalya’da başarılı bir mimar olan Francesco’nun, İstanbul’da yaşayan teyzesinin ölmesiyle hayatı tamamen bir değişme sürecine girer. Teyzesinin sahip olduğu hamamı satmak için İstanbul’a gelmesi oldukça sıkıntılı olan İtalya’daki hayatından sıyrılmasına, rahatlamasına hatta ve hatta benliğini bulmasına neden olur. Hamamı işleten ailenin yaşamı ve ailenin oğlu Mehmet, Francesco’nun hayatının gizil köşelerinin aydınlanmasını sağlayarak onun İstanbul’da kalma kararı almasına kadar vardırır olayı. Fakat ne İstanbul’un ne İtalya’nın ne de kimsenin Francesco’nun hayatını dilediği gibi yaşamasına izni yoktur.

Özpetek, bu ilk gözbebeğinde, filme de ismini veren oldukça oryantalist bir mekân seçerek zemini sağlam tutmuştur. Özellikle batılı seyircinin ihya olduğu oryantalizm, bir de başarılı bir göz tarafından filme adeta kusursuzca dokunduğu inkâr edilemez bir gerçek.  Ve elbette bu büyüleyici mekâna en saf haliyle yerleştirdiği aşk hikâyesini de…  Mehmet ile Francesco’nun gerçek aşkını, damarlarının her bir zerresinde hissetmeyen yoktur sanırım. Aşkın, arzunun, tarihin, köklerin ve daha nicelerinin perdede buluştuğu Hamam, unutulmayan ve hiç unutulmayacaklar arasında.

7)Lola + Bilidikid – 1999

Yönetmen: Kutluğ Ataman

Ataman’ın bir diğer filmi Lola + Bilidikid, Almanya’da çekilmiş, ülkemizde de gösterime girmiş bir yapımdır. Ne yazık ki gereken ilgiyi görememiş olan film, gurbetçi bir ailenin on yedi yaşındaki oğlu olan Murat’ın zorlu gençliğine şahit ediyor bizleri. Eşcinsel olan, fakat homofobik ailesi nedeniyle şiddet gören, baskılanan Murat, âşık olur. Lola ve Bili ile tanışması, bir yandan kendini tam olarak tanımasını bir yandan da hayatın gerçek yüzünü görmesini izleyecektir.

Aşk, aile, büyüme, umutlar ve daha nicesiyle kült olmayı hak etmiş bir film Lola + Bilidikid.

8)Köpek – 2015

Yönetmen: Esen Işık

Köpek, tam anlamıyla bir Türkiye kolâjı aslında. Yönetmen Esen Işık bir nevi ülkemizde yaşanan ve yüreğine dokunan meseleleri filme aktarmaya çalışmış. Lakin üç koldan yürüyen ve her şeyi vereyim derdi taşıyan Köpek, bu yükü kaldırmakta maalesef zorlanıyor. Yönetmen Esen, Pippa Bacca’nın ülkemizde tecavüze uğrayıp öldürülmesinden sonra bu filmi yapmaya karar veriyor. Elbette böylesine önemli bir mesele ile ilgili film yapmaya niyetlenmek bile oldukça etkileyici. Lakin Bacca’ya adadığı filme ülkemizdeki insanların translara bakış açısı ve onlara tavırları, kadın cinayetleri, çocuk işçiliği, hayvan düşmanlığı vs gibi tüm bu yükler ağır geliyor.

Keşke daha spesifik bir konuyu, klişelere dayanmadan anlatmayı tercih etseymiş yönetmen. Bana kalırsa sadece trans hayatlara odaklanarak çok daha başarılı bir film kotarabilirdi Işık.


9)Haremde Dört Kadın – 1965

Yönetmen: Halit Refiğ

Listemizin en eski filmi olan Haremde Dört Kadın, siyah-beyaz bir tarihi yapımdır aslında. Lakin filmin Osmanlı’nın son dönemini ve bu dönem haremin durumunu irdeleyen filmin, yerli sinemada ilk lezbiyen ilişki karelerini taşıyan yapım olarak anılmaktadır. Elbette bir şeylerin aleni dile getirilmesi gibi bir niyet yoktur. Fakat o dönem oldukça bu tür mevzulardan uzak olan, daha doğrusu bu meselelere sırtını dönmüş olan sinemamızda bu filmin bir çığır açtığını inkâr edemeyiz.

Halen iki elin parmağını geçmeyecek sayıda LGBTİ filmiyle acınası bir halde olan sinemamızın bu ilk nüvesi, yerli sinemamız için önemli bir değer.


10)Zenne – 2012

Yönetmen: Mehmet Binay, M. Caner Alper

2008 yılında eşcinsel olduğu için babası tarafından vurularak öldürülen Ahmet Yıldız’ın hikâyesinden esinlenilerek çekilen bir film Zenne. Ülkemizde yaşanılan bu yüz karası olayın, elbette perdede hayat bulması çok önemli. Hem cesaret hem de özveri isteyen bu girişimlerinden dolayı gerçekte de Ahmet Yıldız’ın arkadaşı olan yönetmenleri takdir etmek gerek. Fakat… Evet, ne yazık ki bu takdirin ardından bir fakatın gelmesi gerekiyor. Zira böylesine bir olayın perdeye aktarılışı ne yazık ki içler acısı bir sinema örneği çıkarıyor ortaya. Senaryosu başta olmak üzere neredeyse her şeyiyle olamamış, daldan dala atlayıp da birine konamamış, ortalıkta sahipsiz süzülen bir kuş misali Zenne. Bu sıkıntılarının en baştaki sebebi de birçok şeyi harmanlamaya çalışarak bir arada vermesi sanırım.

Yine de bazı oyunculuklar, yer yer görüntü yönetiminin gösterdiği başarı ve elbette dile getirmek istediği meseleler ile önemli bir girişim olduğu inkâr edilemez filmin. Fakat böyle sevindirici bir işin daha nitelikli olmasını ummak da hakkımız diye düşünmeden edemiyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder