1)Benim Çocuğum – 2013
Yönetmen: Can Candan
Lezbiyen, gay, biseksüel, trans
çocukların hikâyelerini bu kez anne-babaların gözünden dinliyor ve bu kez onların
duygularına ortak oluyoruz. Belgesel tarzda çekilen film, çocuklarını kabul
etmiş ailelerin öğrenme, kabullenme ve onlar ile birlikte mücadele etme
sürecinde yaşadıklarını tüm samimiyetleri ile anlatıyor. Çocukları onlara
eşcinsel, trans ya da biseksüel olduğunu açıklasa ne olur? Sloganı ile yola
çıkan bu filmi özellikle ebeveynler izlemeli.
2)İki Genç Kız – 2005
Yönetmen: Kutluğ Ataman
Perihan Mağden'in 2002 yılında yayınlanan İki Genç Kızın
Romanı adlı romanından uyarlanan film, bir aşkı, yalnızlığı, umutları ve hayal
kırıklıklarını odağına alan başarılı bir yapım. Bir büyüme hikâyesi olarak da
okunabilecek film, Handan (Vildan Atasever) ile Behiye (Feride Çetin) arasında
filizlenen aşk ve buna paralel olarak ilerleyen kaçma, uzaklaşma planları
çerçevesinde ilerler. Fakat Handan’ın annesi Leman’ın (Hülya Avşar) da kızını kaybetmemek adına
belki bencilce belki de yalnızlık korkusuyla yaptığı planları vardır.
Her büyümenin biraz acılı olması gibi yine karşımızda acılı
ama bir o kadar da etkili bir büyüme hikâyesi var.
3)Dul Bir Kadın – 1985
Yönetmen: Atıf Yılmaz
Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden beyaz perdeye uyarlanan
Dul Bir Kadın, kadına yönelik cinsel sömürüyü odağına alan bir yapım. Çekildiği
dönem itibariyle oldukça cesur bir iş olan ve güçlü bir üst orta sınıf
eleştirisine de soyunan film, başarılı oyunculuklarla da göz dolduruyor. Müjde
Ar ve Nur Sürer’in kıskanılası oyunculukları filmin belki de en can alıcı
noktası. İşte Sürer ve Ar tarafından hayat bulan Suna ve Ayla karakterleri ve
aralarındaki ilişki üzerinden kadının toplumdaki yerini, onlara nasıl
bakıldığı, ne beklenildiğini gözler önüne seren filmin, Atıf Yılmaz tarafından
hayat bulması ise tam isabet. Zira kadın filmlerinin yönetmeni denilince
Yeşilçam’da tek bir isim akla gelir o da Atıf Yılmaz’dır.
Yerli sinemanın sıkıntılı olduğu yıllarda perdede can bulan
filmin, dönemi ve değindiği konu itibariyle önemli bir nüve olduğu gözlerden
kaçmamalı.
4)Gece, Melek ve Bizim Çocuklar – 1994
Yönetmen: Atıf Yılmaz
Gece, Melek ve Bizim Çocuklar yine Atıf Yılmaz’ın başarılı
yapımlarından biri olarak yerli sinema tarihinde yerini almış yapımlardan
biridir. Film, toplum tarafından ötekileştirilen, dışlanan birçok kesimin
sorunlarına bünyesinde yer vererek adeta bir Beyoğlu arka sokaklarının
panoramasını sunmuştur. Sadece LGBTİ bireylerin sorunlarına değil uyuşturucu
pazarı da dâhil olmak üzere toplumun hep öteki yarısına itelenen, görmezden
gelinen hatta inkâr edilen kesiminde neler yaşandığını anlatmaya çalışan bir
film bu.
Uzay Heparı, Deniz Türkali, Bennu Yıldırımlar, Candan
Erçetin, Kaan Girgin ve daha nicelerini buluşturan değerli bir film Gece, Melek
ve Bizim Çocuklar.
5)Dönersen Islık Çal – 1993
Yönetmen: Orhan Oğuz
Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’dan yalnızca bir yıl önce
çekilen ve kullandıkları mekânlar, değindikleri meseleler çerçevesinde oldukça
çok ortak nokta taşıyan Dönersen Islık Çal, bu kez odağına bir travesti ve
cüceyi almaktadır. Toplum tarafından hor görülüp, ötelenen bu iki karakterin
tesadüfî bir şekilde kesişen yolları, daha sonra bir dostluğa dönüşür. Fakat
yaşadıkları hayat elbette her şeyi mahvetmeyi üstüne vazife bilir ne yazık ki.
Beyoğlu’nun arka sokaklarında, gizliden bir hayat yaşayan,
özellikle geceleri görünen fahişeleri, keşleri, satıcıları, pezevenkleri ve
daha niceleri boy gösterir hem de en vurucu hikâyeleriyle. Biz de varız ve
buradayız dercesine.
6)Hamam – 1997
Yönetmen: Ferzan Özpetek
Ferzan Özpetek, ilk filmi olan Hamam’da, tıpkı kendi
hayatında yaptığı gibi doğu ile batının evliliğini gerçekleştirir. İtalya’da
başarılı bir mimar olan Francesco’nun, İstanbul’da yaşayan teyzesinin ölmesiyle
hayatı tamamen bir değişme sürecine girer. Teyzesinin sahip olduğu hamamı
satmak için İstanbul’a gelmesi oldukça sıkıntılı olan İtalya’daki hayatından sıyrılmasına,
rahatlamasına hatta ve hatta benliğini bulmasına neden olur. Hamamı işleten
ailenin yaşamı ve ailenin oğlu Mehmet, Francesco’nun hayatının gizil
köşelerinin aydınlanmasını sağlayarak onun İstanbul’da kalma kararı almasına
kadar vardırır olayı. Fakat ne İstanbul’un ne İtalya’nın ne de kimsenin
Francesco’nun hayatını dilediği gibi yaşamasına izni yoktur.
Özpetek, bu ilk gözbebeğinde, filme de ismini veren oldukça
oryantalist bir mekân seçerek zemini sağlam tutmuştur. Özellikle batılı
seyircinin ihya olduğu oryantalizm, bir de başarılı bir göz tarafından filme
adeta kusursuzca dokunduğu inkâr edilemez bir gerçek. Ve elbette bu büyüleyici mekâna en saf
haliyle yerleştirdiği aşk hikâyesini de…
Mehmet ile Francesco’nun gerçek aşkını, damarlarının her bir zerresinde
hissetmeyen yoktur sanırım. Aşkın, arzunun, tarihin, köklerin ve daha
nicelerinin perdede buluştuğu Hamam, unutulmayan ve hiç unutulmayacaklar
arasında.
7)Lola + Bilidikid – 1999
Yönetmen: Kutluğ Ataman
Ataman’ın bir diğer filmi Lola + Bilidikid, Almanya’da
çekilmiş, ülkemizde de gösterime girmiş bir yapımdır. Ne yazık ki gereken
ilgiyi görememiş olan film, gurbetçi bir ailenin on yedi yaşındaki oğlu olan
Murat’ın zorlu gençliğine şahit ediyor bizleri. Eşcinsel olan, fakat homofobik
ailesi nedeniyle şiddet gören, baskılanan Murat, âşık olur. Lola ve Bili ile
tanışması, bir yandan kendini tam olarak tanımasını bir yandan da hayatın
gerçek yüzünü görmesini izleyecektir.
Aşk, aile, büyüme, umutlar ve daha nicesiyle kült olmayı hak
etmiş bir film Lola + Bilidikid.
8)Köpek – 2015
Yönetmen: Esen Işık
Köpek, tam anlamıyla bir
Türkiye kolâjı aslında. Yönetmen Esen Işık bir nevi ülkemizde yaşanan ve
yüreğine dokunan meseleleri filme aktarmaya çalışmış. Lakin üç koldan yürüyen
ve her şeyi vereyim derdi taşıyan Köpek, bu yükü kaldırmakta maalesef
zorlanıyor. Yönetmen Esen, Pippa Bacca’nın ülkemizde tecavüze uğrayıp
öldürülmesinden sonra bu filmi yapmaya karar veriyor. Elbette böylesine önemli
bir mesele ile ilgili film yapmaya niyetlenmek bile oldukça etkileyici. Lakin
Bacca’ya adadığı filme ülkemizdeki insanların translara bakış açısı ve onlara
tavırları, kadın cinayetleri, çocuk işçiliği, hayvan düşmanlığı vs gibi tüm bu
yükler ağır geliyor.
Keşke daha spesifik bir konuyu, klişelere dayanmadan anlatmayı
tercih etseymiş yönetmen. Bana kalırsa sadece trans hayatlara odaklanarak çok
daha başarılı bir film kotarabilirdi Işık.
9)Haremde Dört Kadın – 1965
Yönetmen: Halit Refiğ
Listemizin en eski filmi olan Haremde Dört Kadın,
siyah-beyaz bir tarihi yapımdır aslında. Lakin filmin Osmanlı’nın son dönemini
ve bu dönem haremin durumunu irdeleyen filmin, yerli sinemada ilk lezbiyen ilişki
karelerini taşıyan yapım olarak anılmaktadır. Elbette bir şeylerin aleni dile
getirilmesi gibi bir niyet yoktur. Fakat o dönem oldukça bu tür mevzulardan
uzak olan, daha doğrusu bu meselelere sırtını dönmüş olan sinemamızda bu filmin
bir çığır açtığını inkâr edemeyiz.
Halen iki elin parmağını geçmeyecek sayıda LGBTİ filmiyle
acınası bir halde olan sinemamızın bu ilk nüvesi, yerli sinemamız için önemli
bir değer.
10)Zenne – 2012
Yönetmen: Mehmet Binay, M. Caner Alper
2008 yılında eşcinsel olduğu için babası tarafından
vurularak öldürülen Ahmet Yıldız’ın hikâyesinden esinlenilerek çekilen bir film
Zenne. Ülkemizde yaşanılan bu yüz karası olayın, elbette perdede hayat bulması
çok önemli. Hem cesaret hem de özveri isteyen bu girişimlerinden dolayı
gerçekte de Ahmet Yıldız’ın arkadaşı olan yönetmenleri takdir etmek gerek.
Fakat… Evet, ne yazık ki bu takdirin ardından bir fakatın gelmesi gerekiyor.
Zira böylesine bir olayın perdeye aktarılışı ne yazık ki içler acısı bir sinema
örneği çıkarıyor ortaya. Senaryosu başta olmak üzere neredeyse her şeyiyle
olamamış, daldan dala atlayıp da birine konamamış, ortalıkta sahipsiz süzülen
bir kuş misali Zenne. Bu sıkıntılarının en baştaki sebebi de birçok şeyi
harmanlamaya çalışarak bir arada vermesi sanırım.
Yine de bazı oyunculuklar, yer yer görüntü yönetiminin
gösterdiği başarı ve elbette dile getirmek istediği meseleler ile önemli bir
girişim olduğu inkâr edilemez filmin. Fakat böyle sevindirici bir işin daha
nitelikli olmasını ummak da hakkımız diye düşünmeden edemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder