Sid ile Nancy’nin Kısa Ama Çarpıcı Hikâyeleri
1986 yılında Alex Cox tarafından hayat bulan Sid and Nancy,
The Sex Pistols’un basçısı Sid Vicious ile sevgilisi Nancy Spungen’in sıra dışı
ilişkisini perdeye yansıtır. Bir döneme damgasını vurmuş hala da etkileri süren
punk kültürünün bir yansımasıdır belki de Sid ile Nancy’nin kısa ama çarpıcı
hikâyeleri. Henüz 19 ve 20 yaşlarda müzikle, eroinle ve isyankâr duygularıyla
yaşadıkları aşkları öylesine hızlı bir o kadar da kısa olmuştur. Sid ile
Nancy’nin tanışmasından Nancy’nin Otel Chelsea’da (Tek başına makale yazılacak
denli efsanelere konu olmuş bir mekândır.) bıçaklanmış olarak bulunmasına kadar
geçen zamanı perdeye taşıyan film, özellikle karakterlere hayat veren
oyuncuların (Gary Oldman ve Chole Webb) başarısıyla dikkat çekmiştir. Adeta
karşımızda gerçek Sid ile Nancy’nin kendilerini anlatan belgeselde
oynuyorlarmış hissini veren filmin, inandırıcılık ve etkileyicilik konusunda da
sınıfını başarıyla geçtiğini iddia rahatlıkla iddia edebilirim.
Hem Daha da Bağlanır Hem Daha da Dibi Bulurlar
Sid ile Nancy neredeyse bir an bile kafaları ayık gezmedikleri
için filmin hiçbir anında yaptıklarına, yaşantılarına sempati duyulamaz. Uyuşturucu,
bu birbirlerine delilercesine, takıntılı bir şekilde âşık olan çiftimizi, hem
kendilerine karşı hem de çevrelerine karşı fazlasıyla çirkinleşebilmektedirler.
Lakin birbirlerine karşı ne derlerse ne yaparlarsa yapsınlar önemli değildir.
Yine sonunda kendilerini yan yana bulurlar. Lakin çevreleri onlara karşı pek de
o kadar affedici olmaz. Zamanla yalnızlaşan çiftimiz, birbirlerini daha da
vazgeçilmez olarak görürler. Hem daha da bağlanır hem daha da dibi bulurlar.
Her yaptıkları seyirci olarak onlarla özdeşlik kurmamıza izin vermediği gibi
git gide onlardan daha da haz etmememize, uzaklaşmamıza sebep olur. Lakin bir
sahne var ki… İşte sadece o sahnede, çiftimizin yaşadıkları aşkı iliklerimize
kadar hissederiz.
Otel Chelsea’da yine her zamanki gibi yatakta, kafalar
dumanlı bir şekilde bir şeyler atıştırmaktadırlar. Sid, Nancy’e ne zamandır
sevişmediklerini sorar ve sadece bir öpücük vermesini ister. İşte bu öpücük
onların dumanlı kafalarında bambaşka bir yerde vuku bulur. Aslında hayatın tam
da oldukları yerdir burası. Dünyanın tüm çöplerinin, pisliğinin altında
verirler birbirlerine sinema tarihinin unutulmaz öpücüklerinden birini. Cox, bu
sahnede asla Sid ile Nancy’e kamerayı yaklaştırmaz. Zira bu anlarda bile
onlarla özdeşlik kurmamıza izin vermemektir niyeti elbette. Onlara fazlasıyla
uzak bir yerden, hareket etmeden kayda alır her şeyi. Bir aşkın en büyük nişanesi
olan bu anları rengârenk, huzur dolu, kelebekler uçuşan bir atmosferle de
değil, filmin en renksiz, en kasvetli kareleriyle yansıtır bize. Taxi to Heaven
parçası eşliğinde, en takıntılı, en dumanlı, en vazgeçilmez ama belki de en
gerçek aşklarından birinin bir dakika bile sürmeyen hayali yaşanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder