8 Ağustos 2018 Çarşamba

O AN: Schindler's List



1993 yılında Steven Spielber’in imza attığı Schindler's List, gerçekten yaşanmış olaylara dayanan, gelmiş geçmiş en güçlü dramlardan biri olarak anılmakta. Oscar Schindler adlı bir Nazi üyesi, işadamının, tek derdi para kazanmakken, 1100 tane Polonya Yahudisi’ni ölümden kurtarması gibi bir iyiliğe nasıl karar verdiğini ve bu sürecin nasıl işlediğini gözler önüne serer film. İnsanlığın bilinen en büyük soykırımlarından biri olan Yahudi soykırımının ve bu süreci azdıran İkinci Dünya Savaşı’nın bugüne kadar sayısız filmi yapılmış ve yapılmaktadır. Her biri de değindiği konu itibariyle fazlasıyla çatışması güçlü dramlar olarak akıllardan çıkmaz. Lakin İkinci Dünya Savaşı, Naziler, Yahudi Soykırımı denilince ilk akla gelen filmlerden biri kuşkusuz Schindler's List olur. Zira vermek istediğini, mükemmel bir ustalıkla perdeye yansıtan film, başta Oscar’da yedi ödül birden olmak üzere birçok festivalden eli kolu dolu dönmüştür. Gettolarda yaşayan Yahudilerin, Schindler’in fabrikasında nasıl işçi yapıldığını, bu sürecin ne kadar büyük zulümlerle yaşandığını gözler önüne seren filmin çoğunluğu bir ölüm kampında geçmez. Lakin Yahudi Soykırımı ile anılan lanet olası Auschwitz’e uzanan bir sahne var ki…

Oscar Schindler’in fabrikasında çalıştırmak (Ölümden kurtarmak) için aldığı Yahudilerden kadın olanlar yanlışlıkla Auschwitz’e götürülür. Burası öylesine bir ölüm makinesi olmuştur ki, öldürme, katletme konusundaki namı fazlasıyla yüksektir. İşte böylesine kötü namı dilden dile dolaşan toplama kampında, yapılan katliamları ve bu katliamların ne şekilde gerçekleştirildiğini bilen kadınların, bahsedeceğimiz sahnede yaşadıkları tarifi mümkünsüz sanırım. Gelir gelmez saçları kesilmeye ve soyundurulmaya başlayan Yahudi kadınlar, birazdan banyo adı altında gaz odasına tıkılacakları korkusunu yaşamaya başlarlar. Zira nice Yahudi’nin banyolara toplu olarak sokulup, gaz ile çığlık çığlığa katledildiklerini dinlemişlerdi, belki de defalarca. Birazdan öleceğini, hem de acı çekerek öleceğini bilen bir insanın korkusu daha saçları kesilirken kadınların yüzlerine yansımıştır. Titreye titreye, istemeyerek soyunan, ayaklarını sürüye sürüye banyoya giren kadınların gözlerindeki telaş, vücutlarındaki sarsıntı kelimelerle anlatılamayacak kadar etkili ve gerçekçidir. Banyonun kapısı kapandıktan sonra hepsinin ağlayarak birbirine sarıldığı o kısacık bekleme anı, dünyanın en uzun bilinmezlik anından daha uzun sürer. Bir de bu bitmek bilmez bekleyişin ardından gelen zifiri karanlık artık umutları tamamen tüketir. Sonrası mı? Sonrası hiç beklenmedik şeylere gebedir. Ve bu anlar gerçekten anlatılamaz. Ancak izleyip, o kadınları görmeniz, onlarla birlikte o duyguları yaşamanız, iliklerinize kadar hissetmeniz gerekmekte.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder