Bir kadın tarafından, kadın gözüyle, kadının görmek istediği şekilde perdeye yansır Mia.
Andrea Arnold’un Kitchen Sink
Realism akımından etkilenerek perdeye yansıttığı Fish Tank, sinemada kendine
yer bulmuş sayısız büyüme hikâyelerinden biri aslında. Fakat Fish Tank, birçok
kez perdede izleme şansı bulduğumuz çetrefilli büyüme hikâyelerinden birçok
yönüyle ayrılmaktadır. Bir kadın tarafından, kadın gözüyle, kadının görmek istediği
şekilde perdeye yansır Mia (Katie Jarvis). Mia asla erkek tarafından bakılan
değil aksine bakan konumundadır. Arnold, kamerasını da Mia’nın yanına, ona tüm
hikâye boyunca eşlik edecek bir arkadaş eyler. Böylece, hayatının en büyük
engelini atlamak üzere olan Mia’yı ondan bir an bile ayrılmayan kamera ile
birlikte izleriz. Lakin hep onun bakış açısından ve hep onun izin verdiği
kadarıyla. İşte Mia’nın büyümesini tamamlamasının ete kemiğe büründüğü anlarını
izlediğimiz sahne ise, oldukça can alıcıdır.
Mia, ateşe kapılan pervane misali kendini Conor’a bırakır.
Mia, uzun süredir izlediği
annesinin sevgilisine oldukça derin hisler beslemektedir. Michael Fassbender’in
hayat verdiği Conor, Mia için de annesi için de bir arzu nesnesi konumundadır.
Conor, Mia ile ilk tanıştığı andan itibaren ona yakın davranmış, bu da Mia’nın
hislerini daha da çok palazlandırmıştır. Mia, annesi ve kız kardeşi uyurken
katılacağı dans yarışması için hazırladığı kareografisini, Conor’a sergiler.
Adeta suda süzülen bir balık misali, estetik kıvrımlarla dansını icra eden
Mia’yı izleyen Conor, adeta kendinden geçer. Ve avını yakalamaya çoktan karar
vermiştir. Daha önceki bir sahnede ne de olsa Conor’un suda yüzen balıkları
avlamak konusundaki maharetine aşinayızdır. Tıpkı suda elleriyle yakaladığı
balık gibi Mia’yı yanına çağırır Conor. Avının ellerine tuzağa düşeceğini bile
bile gider Mia. Adeta ateşe atılan pervane misali. Zira Mia, Conor’un daha önce
balığı yakaladığında ona ne yaptığını bizzat görüp, şahit olmuştur.
Mia, akvaryum dışındaki hayata yelken açar.
Mia, her şeyiyle kendini Conor’a
bırakır. Conor ise tıpkı daha önce yakaladığı balığa yaptıklarını tekrarlar.
Balığın ağzına nasıl uzunca bir sopa sokarak onu öldürdüyse şimdi de Mia’nın
çocukluğunu oldukça büyük olduğunu iddia ettiği penisi ile öldürür. Mia’nın da
bu ölüme bir itirazı yoktur. Zira tıkanıp kaldığı akvaryumdan artık çıkmak
istemektedir. Her ne kadar akvaryumun dışı tehlikelerle dolu olsa da yaşamak
çok daha zorlu olsa da o tüm acısına rağmen bu oldukça sancılı geçen
çocukluğuna bir son vermek ve özgürlüğüne kavuşmak ister. Mia, akvaryum
dışındaki hayata böylece yelken açar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder