Sinema, edebiyatla kendini her dönem beslemiş ve
yenilemiştir. Edebi eserlerin neredeyse hepsi sinemaya uyarlanıp, sevilen
filmlerin arasına girmiştir. İşte bunlardan birisi olarak da Pride and
Prejudice and Zombies’i sayabiliriz. 1800’lü yılların İngiltere’sine güçlü bir bakış
niteliğindeki Jane Austen’in Pride and Prejudice adlı eserini, 2009 yılında Seth
Grahame-Smith adlı yazar zombilerle buluşturarak yeniden kaleme aldı. Ve
elbette özellikle yeni jenerasyonun çok sevdiği bu eser çok geçmeden sinemaya uyarlandı.
Pride and Prejudice and Zombies, dönem filmlerini, romansları ve ille de zombi
türünü severleri etkileyecek türden bir yapım. Zira aşkı doruklarda
hissedeceğiniz, süslü ve kabarık elbiseler arasında büyüleneceğiniz en önemlisi
ise kan ve şiddetin dibini göreceğiniz bir film tam anlamıyla. 1800’lerin
İngiltere’si zombilerin istilasına yenik düşmek üzeredir. Hayat, zombiler
tarafından başka bir zombiye dönüşmemek için savaşmakla geçmekte, tehlike gün
geçtikçe büyümektedir. Fakat zannetmeyin
ki bu savaş sadece erkekler arasında hüküm sürmekte. O yıllarda sadece zengin
bir koca bulup evlenmek için yetiştirilen kızlar, bu kez savaşmak ve hayatta
kalmak için yetiştirilir. İşte bu bir nevi döneminin amazonları misali
kadınlardan beş tanesi, her anlamda baş döndürücü özelliklere sahip. Bu beş kardeş,
mükemmel bir savaş eğitimi almış, güzeller güzeli, zeki ve çevikler.
Güzelliklerini kabarık, süslü mükemmel elbiseleriyle birlikte kıyafetlerinin
arasına konumlandırdıkları bıçak vb aletlerle de daha da ön plana çıkarmayı
bilirler. İşte bu savaşçı beş kadının seyirciye sergilediği öyle bir sahne var
ki…
Gittikleri balonun, zombiler tarafından işgal edilmesi
üzerine tüm teçhizatlarıyla hazır bulunan kadınlarımız, cinsiyetlerinden,
kıyafetlerinden ve belki de güzelliklerinden beklenmeyecek bir gösteriye
başlarlar. Bitmek bilmez bir güruh halinde, hunharca saldıran zombileri kısacık
bir sürede yerle bir eder savaşçılarımız. Hem de oldukça kanlı ve vahşice. Zira
başka seçenekleri de yoktur. Bu sahnede en çok dikkat çeken şey ise, bu
kardeşler arasında ikisinin gönlünü kaptırdığı yakışıklı, zengin ve güçlü iki
erkeğin her şeyden uzak sahnenin köşesinde küçücük bir konumda gösterilmesi
olsa gerek. Kadınların birbirinden etkileyici hamleleriyle unutulmaz bir savaş
sergilediği bu sahnenin minicik bir köşesine iliştirilen iki erkek… Gerçekten
filmin belki de en çok şey söylediği, niyetini aşikâr ettiği sahne olur bu
yönüyle de. Feminist yanıyla da böylece güç kazanan Pride and Prejudice and
Zombies, tüm filmi değerlendirdiğimizde çoğu yönden zayıf kalsa da bu sahne ve
bu sahnede vermek istedikleriyle takdiri fazlasıyla hak etmekte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder