6 Ağustos 2018 Pazartesi

O AN: Trois Couleurs Blue/Blanc/Rouge



Sinema dünyasına erken veda eden büyük ustalardan Krzysztof Kieślowski’nin en büyük eserinin Trois Colleurs üçlemesi (Trois Coulerus Blue/Blanc/Rouge)olduğunu pek inkâr edemeyiz sanırım. Fransa bayrağındaki üç renkten isimlerini alan bu filmler özgürlüğü, eşitliği ve barışı simgeler. Renkler ile klasik müziğin muhteşem buluşmasını bu üçlemesine arka fon olarak kullanan Kieślowski, her birinde farklı hikâyelerle yüreğimizin ta en derinine dokunmayı başarmıştır. Anlatılan hikâyeler, oyuncular vs farklı olsa da bu filmlerin üçüne de Kieślowski, imzasını koymayı ihmal etmez. Ne dersiniz bu üç filmi birbirine bağlayan unutulmaz o sahneleri hatırlayalım mı?

 Trois Couleurs Blue’de Julie, bankın üzerinde oturup, gözlerini kapatarak kendini dinlerken, yaşlı bir teyze geri dönüşüm kutusuna elindeki cam şişeyi atmak için iki büklüm haliyle uzun uğraşlar verir. Lakin ona kimse yardım etmez. Julie, belki bu teyzeyi görse yardım edecektir ama o da görmez. Böylece cam şişe geri dönüşüm kutusunun deliğinde takılı kalır. Trois Couleurs Blanc’da ise Karol sokağın köşesinde oturmuş kederli bir halde düşünürken bu kez yaşlı bir amca elindeki şişeyi geri dönüşüm kutusuna atmak ister. Ve onu tek gören de Karol olur. Fakat Karol, amcanın bu uzun uğraşını keyif alarak izlemeyi tercih eder. İşte bu nedenle yine şişe delikte takılı kalır. Bu iki filmde de içimize dert olan yaşlı teyze ve amcamızın durumuna Trois Couleurs Rouge’deki Valentin sonunda müdahale eder de biz seyircilerin de yüreğine su serper. Yine şişeyi atmak için çabalayan yaşlı teyzemize Valentin’in yardım etmesiyle sonunda şişe kutunun içine düşer. Kieślowski, üç filmine incelikle yerleştirdiği bu kısacık sahneler ile hem filmlerine bir nevi imzasını atmış hem de yaşlılara yardım, çevreye duyarlılık gibi birçok sosyal sorumluluğu bizlere hatırlatır. Uzun sahneler ya da bitmek bilmeyen diyaloglarla anlatılsa da yeterli olmayacak meseleleri böylesine bir fikirle anlatılması gerçekten önünde şapka çıkarılacak cinsten değil de nedir? Elbette Kieślowski’nin yardımı üçlemenin son ayağı, barışı simgeleyen filmde yapması da ayrıca anlamlı. Ne diyelim böylesine şair ruhlu, usta bir yönetmenin arkasında bıraktığı mirasın kıymetini bilmek gerek.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder