Bir Modern Zaman İsa’sı Var Karşımızda
Rus yönetmen Kirill Serebrennikov’un Cannes Film
Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen ve epey ses getiren filmi (M)uchenik, ülkemizde ilk olarak 23. Adana
Film Festivali’nde görücüye çıkmış ve oldukça etkilemişti izleyenleri. Filmekimi
sayesinde bir kez daha sinemaseverlerin karşısında arzı endam eden bu film,
söyledikleriyle oldukça cesaretli. Özellikle dini sorgulayan izleyicileri
fazlasıyla cezp edecek (M)uchenik, yönetmenin kendini konumlandırdığı yer açısından
da kafası oldukça net.
Bir lise öğrencisi olan ve annesiyle birlikte sıradan bir
hayatı olan Venya, kendini sürekli yanından ayırmadığı İncil’e adamış bir genç.
Yavaş yavaş tamamen kendini elindeki kitaba adayan, onun dışında yazılmış diğer
İncillere, Kilise’ye ve din adamlarına karşı tepkili olan Venya, düşüncesini
yaymak, elindeki İncil’in misyonerliğini yapmak için okuduğu liseyi seçiyor.
Yoldan çıkmış okuldaki öğretmen ve öğrencilere karşı kendini bir nevi peygamber
olarak gören Venya, dinini yaymaya, kendine havari toplamaya çalışıyor. Güya,
kâfirlerle mücadele ediyor ve bu uğurda kâfirlerin başı ile (biyoloji
öğretmeni)cihada bile girmeyi planlıyor.
Bir Okul Üzerinden Rusya Alegorisi Çiziliyor
Bugüne kadar dini kendine konu alan hatta dini eleştiren
birçok film yapılmıştır. Ancak açıkça söylemek gerekirse (M)uchenik kadar
durduğu yerden emin, söylediklerini en sertinden dile getiren bir yapım çok az
bana kalırsa. Üstelik bunu yaparken filmin başkarakteri her ne kadar
anti-kahraman olsa da bir inanan. Yani inançlı bir kahraman üzerinden, o
inanılan dini ve o dinin tüm insanlığa nasıl bir şekilde nüfus ettiğini
böylesine eleştirel bir gözle vermek takdiri hak ediyor. Filmi izlerken demin
de dediğim gibi elbette daha önce örneklerine çokça rastladığım birçok filmi
anımsadım. Ama her daim elinde İncil taşıyan, inandığı din uğruna kendine
eziyet eden, yaşadığı ortamı tamamen inancına göre dizayn eden ve misyonerlik
yapan bir başkarakter açısından bana en çok Paradies: Glaube’yi hatırlattı
(M)uchenik. Anna Maria ile Venya arasındaki benzerlikler saydıklarımdan çok
daha fazlası hatta. Fakat Anna Maria kendine tüm Avusturya’yı hedef seçerken
Venya daha kısıtlı bir alanda, okulunda sürdürüyor çalışmalarını. Zaten Serebrennikov,Venya’nın
okulunu, bir nevi Rusya’nın alegorisi olarak çiziyor.
Serebrennikov, Venya’nın karşısına okulun biyoloji öğretmeni
Elena’yı koyuyor. Böylece kendini Hristiyanlığa adamış Venya ile bilimin izinden
yürüyen, idealist Elena’yı karşı karşıya getirerek yönetmenimiz filmine
fazlasıyla etkileyici bir çatışma ortamı yaratıyor. Bir yandan Venya’nın
elindeki İncil’den okuduğu ve aynı zamanda perdeye de yansıyan ayetler bir
yanda da Elena’nın aracılığıyla dinlediğimiz bilimsel gerçekler… Tıpkı okul
duvarında gördüğümüz Putin resimleri ile Darvin resimleri gibi. Mutlak gücü
temsil eden yöneticiler ile gerçeklerin ışığında hayatlarını yaşamışlar… Venya
ile Elena arasındaki çatışma büyüdükçe okuldaki öğretmen ve yöneticilerin her
defasında Venya’dan yana tavır koymaları, aslında devlet sisteminin de her ne
kadar aşırılıkları eleştirir gibi görünseler de, ülkenin aydın yüzünü temsil
ediyor olsalar da hepsinin içinde o muhafazakâr yapıyı koruduklarının resmi
oluyor. Böylece en aydın görünen ülkelerin bile içinde nasıl bir düşünce
barındırdıkları net bir şekilde ifade ediliyor.
Mizah ile Yoğrulan En Sert Filmlerden
Film, bir hassa sonlara yaklaştıkça şiddetini arttırırken
Venya’nın başlarda direk isim belirtmese de İŞİD’in yayılma politikasını
(silahlı savaşına)onaylaması, akıllara getirmiyor değil. Bir yandan aşırı
İslamcı bir örgütün yaptıklarını savunan, örnek alınması gerektiğini söyleyen
Venya’nın, bir yandan da Yahudi düşmanı olması ve gizli eşcinsel, homofobik
olmasından dolayı da Nazi özentisi olduğu gözlerden kaçmıyor. Film, dünyanın
başına gelen tüm belalara da değinmiş oluyor böylelikle.
Yarattığı karanlık ve iç bunaltıcı atmosferi, etkileyici
kamera kullanımı, güçlü çatışmasıyla elbette örneği az görülenlerden
(M)uchenik. Yerli yerinde kullandığı metaforları ile her şeyi anlamlı kılmayı
bilen yönetmenimizin en büyük hüneri ise böylesine sert bir filme dahi döşediği
mizah duygusu olsa gerek. Biyoloji dersleri ve bu derslere Venya’nın kurduğu
korsan gösteriler üzerinden yaratılan mizah öylesine başarılı ki… Bugüne kadar
izlediğiniz en sert din eleştirisine hazır olanlar (M)uchenik’i asla ve asla
kaçırmamalı. Zira çok pişman olursunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder