1996 yılında Yavuz Tuğrul’un çektiği Eşkıya filmi, yerli
sinemanın tabiri caizse yaprak bile kımıldamayan bir döneminde çekilmiş ve
adeta sektöre can suyu olmuştur. Sinema salonlarına uğramayan seyirciye bile
ezber bozdurmuş, belki de birçok kişinin ilk kez sinema salonlarıyla
tanışmasını sağlamıştı Eşkıya. Elbette başrolünde Şener Şen, Uğur Yücel gibi
birçok başarılı ismi buluşturması da bunda etkili olmuştu. Lakin oldukça farklı
kesimleri salonda buluşturan film, en genel anlamıyla intikam hikâyeleriyle örülmüştü.
On bir yaşımda, sinema salonunda ilk izlediğim bu filmde, benim aklıma kazınan,
etkisinden uzun bir süre çıkamadığım en çarpıcı anlar ise Uğur Yücel’in hayat
verdiği Cumali karakterinin intikam aldığı sahne olmuştu. Emel (Yeşim Salkım)
ile Sedat’ın (Özkan Uğur) Cumali’nin
canını acıtmalarının bir karşılığı olmalıydı elbet. Fakat bu karşılık filmde
özdeşlik kurduğumuz her karakterin mahvına sebep olacak kadar yıkıcı bir domino
etkisi yaratırsa…
Cumali, tüm hayatı boyunca yaşadığı yalnızlık, yokluk ve
sevgisizliği mahallenin alımlı, hafif meşrep kadını Emel’e gönlünü kaptırarak
telefi etmek istemiş, onun için her şeyi yapmayı göze almış, bir delikanlı. Ne
var ki kaybedenlerin yaşadığı, İstanbul’un yüz çevrilen mahallelerinden birinde
yaşayan insanlar, Cumali kadar saflığını koruyamamışlardır. Emel, hapishanedeki
sevgilisini Cumali’ye abisi olarak tanıtır ve onu içeriden çıkarmak için
gereken kefalet ücretini Cumali’den ister. Onun bu riyakârca yalanına Sedat da
ortak olur. Ne de olsa hayatlarını idame ettirmek adına tüm değer yargılarından
vazgeçmiş kurtlardır onlar. Buldukları kuzuya ellerinden geldiğince diş
bilemekten çekinmezler. Cumali, sevdiğini mutlu edebilmek adına uyuşturucu
kaçakçısı patronuna bile gözünü kırpmadan kazık atacak kadar büyük bir cesaret
örneği gösterir. Sonunu düşünmeden, sorgulamadan, düpedüz düşünür. İşte
böylesine bir fedakârlık karşısında gerçekleri öğrenmesi onu deliye çevirir
tahmin edileceği üzere. Kendisini aldatan Sedat ile Emel’i bir otel odasında
yatakta yakaladığında, yaptıkları karşısında seyirci olarak ondan yana olmamak
neredeyse imkânsızdır. En azından sahnenin sonuna kadar. Zira sahnenin sonunda
Cumali, intikam almasını fazlasıyla destekleyen seyirciyi bile şok eder.
Yaşanılanlar karşısında en sakin tavır gösteren aynı zamanda da en çok üzülen
Eşkıya (Şener Şen) olur sanırım. Hırsımızdan dişlerimizi sıktığımız, söylenen
sözlerle bir nebze olsa rahatladığımız sonunda ise kanımızın donduğu bu sahne
dâhil olmak üzere nicelerine imza atmış Eşkıya, hiç unutulur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder