Dünya prömiyerini 36. Montreal Film Festivali’nde yapan
Misafir, yurt içinde de birçok festival dolaştıktan sonra nihayet bu hafta
vizyona giriyor. Montreal’de FIBRESCI ve Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Misafir, son
olarak Hayfa Film Festivali’nin ana yarışmasına da seçildi. Geçtiğimiz günlerde
Ankara Film Festivali’nde de En İyi Sanat Yönetimi ödülü alarak beklentileri
iyice yükselten bu film, gerçekten aldığı ödüllerin şanına yaraşır bir iş mi
ortaya çıkarıyor o tartışılır elbette. En azından böyle düşünen bir kesim var
olsa gerek.
Mehmet Eryılmaz, ilk uzun metrajı Hazan Mevsimi: Bir Panayır
Hikayesi filminden tam sekiz yıl sonra Misafir’i çekiyor. Kendisi asıl
belgeselci olan Eryılmaz, dediğine göre fırsatını bulunca uzun metraj çekmeye
başlamış. Lakin belgeselcilikteki ustalığını uzun metrajlı filmlerinde ortaya
tam olarak koyamıyor ne yazık ki. Zira ilk filminden tam sekiz yıl sonra
çektiği Misafir, ilk filminin yaşadığı birçok handikapı yine yaşıyor. Vasat bir
filmden sekiz yıl sonra ortaya çıkan ürün yine sığ sularda yüzmenin ötesine
geçemiyor.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, bir filmi alamadığı
ödüller kötü yapmadığı gibi aldıkları da iyi yapmıyor. Çok uzağa gitmeyip daha
geçen yıl ülkemizde çekilen Mustang filmi, bunu fazlasıyla ispatlayan bir örnek
oldu. Hiçbir mantıksal tutarlılığı olmayan, hatta ve hatta ülkemiz sosyal
gerçekliğinden bir haber olan Mustang yurtiçi ve yurtdışı birçok festivalde
ödüllere boğulmuş, Oscar yarışında bile boy gösterecek kadar çapından büyük bir
yay çizmişti. O nedenle ödülleri çok da kafamıza takmamak gerektiğini söylersem
umarım haddimi aşmış olduğum düşünülmez.
Film, yıllar önce bir takım gerekçelerle evini terk edip
çoluk çocuğa karışan Nur’un annesinin hastalığı sebebiyle küçük kızıyla aile
evine ziyareti ile başlıyor. Bu süreçte Nur’un neden evi terk ettiğini, annesi
ile hesaplaşmasını, kendisi gittikten sonra neler olduğunu, komşusunun hayat
hikâyesini, toplumsal meseleleri, kardeşinin bunalımlarını vs daha birçok şeye
değiniliyor. Bu kadar mevzuyu bir arada işlemek gibi anlamsız bir çabanın içine
giren yönetmen, haliyle odağını neredeyse hiç bulamıyor. Bir o yana bir bu yana
gönül koyan film, bir süre sonra nerede konup dinleneceğini kestiremediği için
iki saat gibi uzun süresinde oldukça yoruyor seyirci.
Eryılmaz’ın en büyük sorunlarından biri belki de içe dönük
bir meseleyi dışa dönük anlatmasında arayabiliriz. Nur’un, annesinin ve
babasının bir iç hesaplaşma yaşayacağı film, sürekli dış etmenlere bel
bağlayarak tökezlemekte esasında. Nur’un gençliğinde yaşadığı ve hayatında
tamir edilemez yaralara yol açması gereken meseleyi zaten Zümrüt Erkin’in
oyunculuğunda hissedemiyoruz. Bir de buna ülkemizin sıkıntısı olan tüm sosyal
meseleler boca edilince görüntü iyice karıncalanıyor. Bir yönetmen rahatsız
olduğu tüm dertlerini neden bir nevi yeni doğan evladının içine bu kadar kusar
ki? Evet, tek bir mevzuyu esas çatışmandan uzaklaşmadan işlemen elbette mümkün.
Fakat Eryılmaz’ın yaptığı emin olun bu değil. Bir de sevdiğimiz şarkıcı, yazar
vs gibi kişileri filmlerimizde göstermek ya da ona şarkı söyletmek gibi bir
anlayış olmayıversin ne olur. Eryılmaz’ın Sema Moritz’i sırf çok sevdiği için
filmine yersiz bir şekilde yerleştirmesi hiç olmuyor. Pazarcılık yapan bir
gencin ablası ile asla gitmeyeceği bir mekâna gidip büyük bir huşu ile Moritz’i
dinlemeleri o kadar zorlama ki… Peki, askerde nasıl çatıştığını ballandıra
ballandıra anlatan bir adamın gerillalar için terörist değil de militan
demesine ne demeli? Bence ben artık bir şey demeyeyim en iyisi.
Ne rüyalarla geçmişin öyküsünü anlatmaya çalışırken büyük
ustalardan etkilenmiş sahneleri, ne oyunculukları ne de atmosferi kurtaramıyor
Misafir filmini. Daha önceki filminde birlikte çalıştığı Zümrüt Erkin de diğer
oyuncularda belki de vasat yönetimden dolayı sınıfta kalıyor. Özellikle son
dönem yerli sinemanın çocuk oyuncu seçimindeki başarısından sonra Misafir
filmindeki küçük oyuncumuz ne yazık ki çok yetersiz. Keşke sevimli kızımız
kaldıramayacağı bu yükün altına hiç sokulmasaymış.
Filme ağır bir yük bindiren işlevsiz sahnelerden arınmış bir
kurgu, içtenlikli oyunculuk ve gerçekçi bir yaklaşımla çok daha başarılı bir
film ortaya çıkacakken ıskalanan bir yapım olan Misafir, bakalım seyirciden
nasıl bir geri dönüş alacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder