4 Ağustos 2018 Cumartesi

Misafir: Umulduğu Gibi Bulunmayan Bir Ziyaret



Dünya prömiyerini 36. Montreal Film Festivali’nde yapan Misafir, yurt içinde de birçok festival dolaştıktan sonra nihayet bu hafta vizyona giriyor. Montreal’de FIBRESCI ve Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Misafir, son olarak Hayfa Film Festivali’nin ana yarışmasına da seçildi. Geçtiğimiz günlerde Ankara Film Festivali’nde de En İyi Sanat Yönetimi ödülü alarak beklentileri iyice yükselten bu film, gerçekten aldığı ödüllerin şanına yaraşır bir iş mi ortaya çıkarıyor o tartışılır elbette. En azından böyle düşünen bir kesim var olsa gerek.

Mehmet Eryılmaz, ilk uzun metrajı Hazan Mevsimi: Bir Panayır Hikayesi filminden tam sekiz yıl sonra Misafir’i çekiyor. Kendisi asıl belgeselci olan Eryılmaz, dediğine göre fırsatını bulunca uzun metraj çekmeye başlamış. Lakin belgeselcilikteki ustalığını uzun metrajlı filmlerinde ortaya tam olarak koyamıyor ne yazık ki. Zira ilk filminden tam sekiz yıl sonra çektiği Misafir, ilk filminin yaşadığı birçok handikapı yine yaşıyor. Vasat bir filmden sekiz yıl sonra ortaya çıkan ürün yine sığ sularda yüzmenin ötesine geçemiyor.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, bir filmi alamadığı ödüller kötü yapmadığı gibi aldıkları da iyi yapmıyor. Çok uzağa gitmeyip daha geçen yıl ülkemizde çekilen Mustang filmi, bunu fazlasıyla ispatlayan bir örnek oldu. Hiçbir mantıksal tutarlılığı olmayan, hatta ve hatta ülkemiz sosyal gerçekliğinden bir haber olan Mustang yurtiçi ve yurtdışı birçok festivalde ödüllere boğulmuş, Oscar yarışında bile boy gösterecek kadar çapından büyük bir yay çizmişti. O nedenle ödülleri çok da kafamıza takmamak gerektiğini söylersem umarım haddimi aşmış olduğum düşünülmez.

Film, yıllar önce bir takım gerekçelerle evini terk edip çoluk çocuğa karışan Nur’un annesinin hastalığı sebebiyle küçük kızıyla aile evine ziyareti ile başlıyor. Bu süreçte Nur’un neden evi terk ettiğini, annesi ile hesaplaşmasını, kendisi gittikten sonra neler olduğunu, komşusunun hayat hikâyesini, toplumsal meseleleri, kardeşinin bunalımlarını vs daha birçok şeye değiniliyor. Bu kadar mevzuyu bir arada işlemek gibi anlamsız bir çabanın içine giren yönetmen, haliyle odağını neredeyse hiç bulamıyor. Bir o yana bir bu yana gönül koyan film, bir süre sonra nerede konup dinleneceğini kestiremediği için iki saat gibi uzun süresinde oldukça yoruyor seyirci.

Eryılmaz’ın en büyük sorunlarından biri belki de içe dönük bir meseleyi dışa dönük anlatmasında arayabiliriz. Nur’un, annesinin ve babasının bir iç hesaplaşma yaşayacağı film, sürekli dış etmenlere bel bağlayarak tökezlemekte esasında. Nur’un gençliğinde yaşadığı ve hayatında tamir edilemez yaralara yol açması gereken meseleyi zaten Zümrüt Erkin’in oyunculuğunda hissedemiyoruz. Bir de buna ülkemizin sıkıntısı olan tüm sosyal meseleler boca edilince görüntü iyice karıncalanıyor. Bir yönetmen rahatsız olduğu tüm dertlerini neden bir nevi yeni doğan evladının içine bu kadar kusar ki? Evet, tek bir mevzuyu esas çatışmandan uzaklaşmadan işlemen elbette mümkün. Fakat Eryılmaz’ın yaptığı emin olun bu değil. Bir de sevdiğimiz şarkıcı, yazar vs gibi kişileri filmlerimizde göstermek ya da ona şarkı söyletmek gibi bir anlayış olmayıversin ne olur. Eryılmaz’ın Sema Moritz’i sırf çok sevdiği için filmine yersiz bir şekilde yerleştirmesi hiç olmuyor. Pazarcılık yapan bir gencin ablası ile asla gitmeyeceği bir mekâna gidip büyük bir huşu ile Moritz’i dinlemeleri o kadar zorlama ki… Peki, askerde nasıl çatıştığını ballandıra ballandıra anlatan bir adamın gerillalar için terörist değil de militan demesine ne demeli? Bence ben artık bir şey demeyeyim en iyisi.

Ne rüyalarla geçmişin öyküsünü anlatmaya çalışırken büyük ustalardan etkilenmiş sahneleri, ne oyunculukları ne de atmosferi kurtaramıyor Misafir filmini. Daha önceki filminde birlikte çalıştığı Zümrüt Erkin de diğer oyuncularda belki de vasat yönetimden dolayı sınıfta kalıyor. Özellikle son dönem yerli sinemanın çocuk oyuncu seçimindeki başarısından sonra Misafir filmindeki küçük oyuncumuz ne yazık ki çok yetersiz. Keşke sevimli kızımız kaldıramayacağı bu yükün altına hiç sokulmasaymış.

Filme ağır bir yük bindiren işlevsiz sahnelerden arınmış bir kurgu, içtenlikli oyunculuk ve gerçekçi bir yaklaşımla çok daha başarılı bir film ortaya çıkacakken ıskalanan bir yapım olan Misafir, bakalım seyirciden nasıl bir geri dönüş alacak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder