3 Ağustos 2018 Cuma

Gaspar Noé Sineması



Arjantin asıllı fakat Fransa’da büyüyüp eğitimini gören Gaspar Noé, yönetmen yardımcılığı ile başladığı sinema yolculuğuna kısa metrajlarla devam etti bir süre. Orta metraj olarak da tanımlayabileceğimiz Carne’den tam yedi yıl sonra ilk uzun metrajı ile seyirciyle buluşan Noé, birçok seyirciyi şok edecek bir filme imza attığını gösterdi. Bir kesim onun sert, aykırı sinemasından uzak durma kararı alırken bir grup da yeni yapımlarının yolunu merakla beklemeye koyuldu. Fakat Noé, asla bir Hollywood yönetmeninden beklenildiği gibi her yıl bir filme imza atmadığı gibi hayranlarını uzun yıllar sinemasına hasret bırakmayı tercih etmiştir hep. Böylece zaten sinemasına hayran olan kesimin merakını, isteğini de doruk noktasına çıkarmaktadır. Noé, birçok aykırı yönetmen gibi sinemanın genel geçer kodlarını bozan, ahlaki saçmalıklara pabuç bırakmayan, seyirciyi mutlu edecek değil onları rahatsız edecek bir sinema anlayışını benimsemiştir bugüne kadar. Duymak istemediklerimizi, sürekli üzerini örtmeye çalıştıklarımızı inadına yüksek sesle söyleyen, kemiklerimizin her zerresinde gerilimi, acıyı hissettiren filmlerin mimarıdır o. Üstelik bu yaptığı sinemadan öylesine memnun, öylesine de barışıktır. Severek, özenerek ve samimiyetle yaratır her bir eserini Noé. Sonra da hiçbirini birbirinden ayırmadan kucaklar, sahiplenir, savunur. Elbette bu keskin, sert ve rahatsız edici tarzından dolayı bir kesimin nefretini kazanmıştır. Fakat onun karşısında benim gibi ona ve sinemasına aşık olan bir kesimi de kazanmıştır. İşte böylesine keskin hatlara sahip Noé’nin tüm filmografisine daha yakından bakmaya ne dersiniz?


1)Love  (Aşk) -2015

Her filmi ile dikkatleri üzerine çeken Gaspar Noé, son filmi Love ile ise tam anlamıyla olay yarattı. Estetik erotizm olarak filmini tanımlayan Noé, üstelik bu oldukça hedef haline gelecek filmini 3D olarak çekerek cesaret ve yenilikçilikte sınır tanımadığını dosta düşmana ilan etmiş oldu. Noé, bugüne kadar genel seyirci tarafından izlenilmesi zor ya da kabul edilemez mevzuları (seks, şiddet, uyuşturucu, tecavüz, ensest vb)sinemasına büyük bir arzu ve içtenlikle yedirmiş, sinemanın asi çocuklarından biriydi zaten. Lakin bu asi çocuğun hayranlarına çok daha büyük bir sürpriz hazırladığını kim tahmin edebilirdi ki? Noé, olağanüstü bir aşk hikâyesine yerleştirdiği üçlü seks sahnesiyle de sinemada bir milat yaratmıştır. Zira bugüne kadar ki üçlü ilişki filmlerinde rastlamadığımız düzeyde, cesur, estetik ve iddialı bir sahnedir bu.

Cinselliğin estetik ile büyülü dansına şahit olmak hem de bir aşk filminin tüm duygusallığını yaşamak istiyorsanız Love, tam da o film.




2)Irreversible (Dönüş Yok)  – 2002

Irreversıble çekildiği günden bu yana rahatsız edici sahneleriyle konuşulur.  Seyirciyi görmek istemediği, rahatsız olduğu mevzuları izlemeye zorlayan hatta mecbur bırakan Noé, diğer filmlerinde olduğu gibi Irreversıble’de de takıntılı olduğu mevzulara devam eder.

Klasik sinema kurallarını alt üst etmekten büyük keyif alan Noé, daha filmin jeneriğinde başlar dengelerle oynamaya. Düzensiz, çarpık şekilde akan jenerik ilk anından seyirciyi sarsacak film hakkında ipucu verir. Irreversıble, hikâyenin en sonundan başlar kendini seyrettirmeye. İzlenilen filmin oldukça sert olduğu da su götürmez bir gerçek olunca, ilk sahnelerden nefessiz kalınıyor denilebilir. Çoğu yönetmenin tercih ettiği gibi huzurlu anlardan başlayıp yavaş yavaş tansiyonun yükselmesine ve finalde zirve yapmasına alışık olan seyirci Irreversible’de birdenbire kendini en üst noktada bulur. Bu durum seyircinin tansiyonunu ilk andan yükseltmeye yeter de artar bile.

Sinema tarihinin en etkileyici, en sert, en aykırı intikam hikâyelerinden biri olan Irreversible, sinirleri alt üst edecek bir film.




3) Enter The Void (Boşluk) – 2009

Gaspar Noé’nin Tokyo’da çektiği Enter The Void, kendisinin deneyimlerinden yola çıkılarak hayat bulan bir film. Bu nedenle özellikle karakterlerin uyuşturucu kullandığı sahnelerde onların yaşadıklarını bize anlatamaya çalışan Noé, bunda fazlasıyla başarılı. Uyuşturucu madde kullanıldığında kullanıcının beynine bizi konuk eden Noé, o büyülü dünyanın aldatmacasına bir an için bizi de kaptırır. Filmin en enteresan yanı ise kahramanımız bellediğimiz karakterin kısa süre içerisinde ölmesi olur. Neyse ki bizi ruhani olarak da olsa yalnız bırakmayan karakterimiz, kız kardeşini takip ederken onunla ensestliğe varan ilişkisine daha yakından bakmamıza izin verir. İki kardeş arasındaki ilişkiyi anlatan en aykırı filmlerden biri olduğuna kesin gözüyle bakılacak Enter The Void, için tabularınızdan kurtulmanız gerektiğini belirtmek gerek sanırım.

Uzun süresi, cesur sahneleri, sert tarzı ile izlenebilmesi her baba yiğidin harcı olmayan bu film, dumanlı kafalara selam çakan bir başyapıt kesinlikle. Her filmiyle olay yaratan Noé, uyuşturucu konusundaki uzmanlık belgesini bu filmle sonuna kadar hak etmiştir. Fakat filmle ilgili unutmamamız gereken en önemli şeylerden biri de görüntü ve kamera kullanımındaki kusursuzluk olduğunu belirtmeden geçmeyelim.




4)Seul Contre Tous (Herkese Karşı Tek Başına) – 1998

Noé’nin ilk uzun metrajı olan Seul Contre Tous, yedi yıl önce kamera arkasına geçtiği kısa filmi Carne’nin bir nevi detaylandırılmış hali aslında. Noé,  Carne’de değindiği konunun aynısına yine parmak basmakta. Fakat bu kez başkarakterimiz olan Kasabı (isminin ne olduğunu film süresince asla öğrenemiyoruz) daha yakından tanımamızı, onun kafasının içindeki tüm düşünceleri öğrenmemizi sağlıyor Noé bu filmde. Yalnız karakterin detaylandırılması, onu daha da yakından tanımamız sanılmasın ki karakter ile özdeşleşmemize yardımcı oluyor. Aksine karakterin her konuşması –ki durmadan konuştuğunu düşünürsek- ondan bizi bir adım daha uzaklaştırıyor. Ondan tiksinmemize, onu iç dünyamızda aşağılamamıza sebep oluyor. Tabii bunun en büyük sebebi de bana kalırsa bir nevi gerçeklerden kaçış, kabul etmeme ruh durumu ile ilgili. Zira karakter, tüm insanlığın aklından geçirdiği lakin modern dünyanın ayıplamasından, dışlamasından korktukları için söyleyemediği şeyleri çok rahat bir şekilde dillendiriyor. Kasap, insanlığın bastırmış olduğu duygularını seslendiren, eyleme geçiren, insanlığın kabul etmediği, kesip atmak, unutmak istediği yanını temsil ediyor.

İşte tüm bu sebeplerden dolayı birçokların perdede izlemeye bile tahammül edemediği bir filmdir Seul Contre Tous. Öz kızına cinsel istek duyan fakat aynı zamanda annesini, babasını hiç tanımamış, karısı tarafından terk edilmiş, birlikte yaşadığı kadın tarafından sürekli aşağılanan, haksız yere hapse atılan, yapayalnız karakterimizi anlamaya çalışarak, sorgulamadan, yargılamadan izlemek filmi hissetmenizi sağlayacaktır.




5)Carne (Et) – 1991

Sevgilisi tarafından terk edilen ve bu nedenle kızıyla yapayalnız kalan bir kasabın kızı ile olan sıra dışı ilişkiyi gözler önüne serer Noé bu ilk filminde. Carne, Noé’nin ilerleyen filmografisine her zaman şu ya da bu durumda dokunacak filmidir. Bir nevi Carne’yi  Noé filmografisinin ham maddesi olarak adlandırabiliriz. Kısa ya da orta metraj olarak nitelendirebileceğimiz bu kırk dakikalık çarpıcı film, yönetmenin bir sonraki filminde uzun metraj haliyle karşımıza çıkacaktır. Lakin iki filmden alınan tat elbette çok farklıdır. Her ne kadar aynı oyuncular, aynı karakter, aynı konu olursa olsun sonuçta ikisi de farklı filmler. Benim gibi bir Noé aşığıysanız ya da onun sinemasıyla tanışıp da aranızdaki bağı güçlendirmek isteyenlerdenseniz asla yönetmenimizin bu kariyerin ilklerinden olan filmini ıskalamayın derim. Kasap karakterinin ya tam kendisi olarak (Seul Contre Tous, Irreversible) ya da ruhu olarak Noé ’nin tüm filmlerinde öyle ya da böyle karşınıza çıkacak adam ile ilk tanışma çok önemlidir ne de olsa.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder